“Hayat bana ne yaşatırsa yaşatsın, karşıma ne kadar kötü insan çıkarsa çıksın, ne kadar canım acırsa acısın. Şu üç şeyden asla vazgeçmeyeceğim. Kendim olmaktan, iyi olmaktan ve nefes aldığım her saniye için mutlu olmaya çalışmaktan...” demiştir Audrey Hepburn.
Evet; insan kendi varlığının farkına varmalı ve kendisini iyi anlamalı. Bu anlayış karakterden taviz vermeden olmalıdır. Bazen insanın nasıl bir karakterde olduğunu merdivenlere çıkarken tahmin ederim. Çünkü hayata da bazen merdiven gözüyle bakarım. Çünkü bu gözlerle bizden öncede çok çok insanlar bakmışlar. Hatta kalıplaşmış bir söz öbeği bile çıkmış “başarı merdivenleri” diye. Ne derler hani duymuşuzdur; “başarı merdivenlerini bir bir çıktı” diye.
Sağlıklı bir insan merdivenlerden çıkarken ya da inerken ayaklarını her bir basamağa sağlamca basar. Çünkü Merdiven basamaklarının ölçüleri her zaman aynıdır. Bir zamanlar bizde herkesin gördüğü ve herkesin inip çıktığı merdivenleri ve binaları yapan ustalardık. Ve binaların ustalarıydık. Bütün merdiven basamaklarının yükseklik ve genişlik ölçüleri aynıdır. Ölçü aynı olunca merdivenlere de güvenle basar sağlıklı kişi.
Kalabalık olarak merdivenlerden inen kişilerin ayak sesleri bile bir birinden farklıdır. Bazıları tam ölçüsünde atar adımlarını hayatı da öyledir. Ölçülü bir hayata sahiptir. Çünkü ölçüler aynı. Bu basamaklardan bir tane basamak farklı olsa kişi kendini ona göre ayarlar. Çünkü o basamakta ölçüsüzlüğün bir iki defa sarsıntısını çekmiştir. Takılmıştır bir kaç defa. O ölçüsüzlük sarsmıştır kişiyi artık hep aklımda diyerek iner yada çıkar o ölçüsüz merdiveni yada merdivenleri. Tıpkı hayatta böyledir merdiven gibi.
“Hayatta belirli bir nizamın ve intizamın olması gerekir. Nizam ve intizamın oluşmasına sebep olanda kişinin hayata bakış açısıdır. Yüreğinde sevgi ve merhamet olanın; dili de, yüzü de, gülüşü de güzel olur... Bu güzellik kişide Arifliğin oluşmasını sağlar. Ariflik ise zarifliği de ihtiva eder” demişti bir yazısında Cihat Barış.
İnsanı Allah, çok özel ve güzel yaratmıştır. İnsan ne garip bir donanımda. Hayat denilen akışta ne çok acı çekiyor, ne çok umutsuz ve ümitsiz kalıyor. Ne çok yıpranıp tükeniyor. Ama her şeye rağmen çiçeklenmek istiyor...
İnsan bu çiçeklenecek ki yeniden hayata tutunacak. İnsanlığına kavuşacak yada insanlığını bulacak. Bir yazısında Cemal Süreyya’nın şu dizelerine rastlamıştım. Şimdi sırası gelmişken yazmadan geçemeyeceğim. “Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum. Çünkü, onlar düşe düşe yüzmeyi öğrenmişler...” bir nevi bu da bir filizlenme çeşidi. Çiçek açma olayı.
İnsanlık da nasip kısmettir, her kalbe hüzün, her göze yaş nasip olmaz… Üzülebiliyorsan sevin. O da bir nimet… Vicdanın yerinde o zaman. Düşünsene; Acı çeken bir can, acı çeken bir ten gördüğünde, yüzün kızarmıyor, gözün nemlenmiyor,
kalbin acımıyor, gönlün hissetmiyor… Ne kalır o zaman farkın; yılandan, çıyandan, yahut vahşi bir hayvandan?
Düşün! Düşünebiliyorsan o da bir nimet! Umudunuzdan, dualarınızdan, şükrünüzden, iyi niyetinizden asla vazgeçmeyin. Ne mutlu bu özellik ve güzelliklere sahip olanlara.
Esen kalın güzel insanlar.
Evet; insan kendi varlığının farkına varmalı ve kendisini iyi anlamalı. Bu anlayış karakterden taviz vermeden olmalıdır. Bazen insanın nasıl bir karakterde olduğunu merdivenlere çıkarken tahmin ederim. Çünkü hayata da bazen merdiven gözüyle bakarım. Çünkü bu gözlerle bizden öncede çok çok insanlar bakmışlar. Hatta kalıplaşmış bir söz öbeği bile çıkmış “başarı merdivenleri” diye. Ne derler hani duymuşuzdur; “başarı merdivenlerini bir bir çıktı” diye.
Sağlıklı bir insan merdivenlerden çıkarken ya da inerken ayaklarını her bir basamağa sağlamca basar. Çünkü Merdiven basamaklarının ölçüleri her zaman aynıdır. Bir zamanlar bizde herkesin gördüğü ve herkesin inip çıktığı merdivenleri ve binaları yapan ustalardık. Ve binaların ustalarıydık. Bütün merdiven basamaklarının yükseklik ve genişlik ölçüleri aynıdır. Ölçü aynı olunca merdivenlere de güvenle basar sağlıklı kişi.
Kalabalık olarak merdivenlerden inen kişilerin ayak sesleri bile bir birinden farklıdır. Bazıları tam ölçüsünde atar adımlarını hayatı da öyledir. Ölçülü bir hayata sahiptir. Çünkü ölçüler aynı. Bu basamaklardan bir tane basamak farklı olsa kişi kendini ona göre ayarlar. Çünkü o basamakta ölçüsüzlüğün bir iki defa sarsıntısını çekmiştir. Takılmıştır bir kaç defa. O ölçüsüzlük sarsmıştır kişiyi artık hep aklımda diyerek iner yada çıkar o ölçüsüz merdiveni yada merdivenleri. Tıpkı hayatta böyledir merdiven gibi.
“Hayatta belirli bir nizamın ve intizamın olması gerekir. Nizam ve intizamın oluşmasına sebep olanda kişinin hayata bakış açısıdır. Yüreğinde sevgi ve merhamet olanın; dili de, yüzü de, gülüşü de güzel olur... Bu güzellik kişide Arifliğin oluşmasını sağlar. Ariflik ise zarifliği de ihtiva eder” demişti bir yazısında Cihat Barış.
İnsanı Allah, çok özel ve güzel yaratmıştır. İnsan ne garip bir donanımda. Hayat denilen akışta ne çok acı çekiyor, ne çok umutsuz ve ümitsiz kalıyor. Ne çok yıpranıp tükeniyor. Ama her şeye rağmen çiçeklenmek istiyor...
İnsan bu çiçeklenecek ki yeniden hayata tutunacak. İnsanlığına kavuşacak yada insanlığını bulacak. Bir yazısında Cemal Süreyya’nın şu dizelerine rastlamıştım. Şimdi sırası gelmişken yazmadan geçemeyeceğim. “Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum. Çünkü, onlar düşe düşe yüzmeyi öğrenmişler...” bir nevi bu da bir filizlenme çeşidi. Çiçek açma olayı.
İnsanlık da nasip kısmettir, her kalbe hüzün, her göze yaş nasip olmaz… Üzülebiliyorsan sevin. O da bir nimet… Vicdanın yerinde o zaman. Düşünsene; Acı çeken bir can, acı çeken bir ten gördüğünde, yüzün kızarmıyor, gözün nemlenmiyor,
kalbin acımıyor, gönlün hissetmiyor… Ne kalır o zaman farkın; yılandan, çıyandan, yahut vahşi bir hayvandan?
Düşün! Düşünebiliyorsan o da bir nimet! Umudunuzdan, dualarınızdan, şükrünüzden, iyi niyetinizden asla vazgeçmeyin. Ne mutlu bu özellik ve güzelliklere sahip olanlara.
Esen kalın güzel insanlar.