Filistin, vatan toprağım. Seni sultan Abdülhamid han gibi asla kendimden ayrı düşünmedim. Hep sen benim vatanımsın. Senden hiç ayrı düşünmedim kendimi. Seni ziyaret ettiğimde kendi evim gibiydin bana.
Etrafı mübarek kılınmış “ mescidi aksa” neyini yazayım ki senin, eksik yazar seni kalem.
Neyini konuşayım ki senin, bazen dilim tutulur, gözlerim konuşur. Bazen anlatırım seni yine eksik kalırsın. Çok sevdiğim hocalarım, arkadaşlarım, abilerim ve yakınlarımdan bazı okurlarım beklemişler Filistin için, Kudüs İçin, Gazze için yazı yazmamı.
Nasıl anlatabilir ki kişi sevdiğini, aşkını, sevdasını.
Eksik, dökük kelimelerle bir sabah, sabah namazı sonrası yazmaya başladım. Çok özlediğim, çok sevdiğim, hatta uğrunda ölmeyi bile göze aldığım kutlu şehri, kutlu vatan toprağını anlatmayı.
İçim içime sığmıyor. Kafamda bir sürü anlatmam gereken güzellikler var. Eksik yine eksik hep eksik kalacaksın sen kutlu toprak. Seni anlatmak, seni yazmak, seni okumak isteyenler için.
Filistin, yafa, beytülmalim
Ve Kudüs; bütün peygamberlerin uğrağı şehir. Hatta son durağı olmuş inci şehir, mübarek vatan toprağı.
Hüzünlenen, kendisini yalnız hisseden, her şeyini kaybeden peygamberimizi teselli eden şehir.
Kudüs;
Hz. Davud'un temeli,
Hz. Süleyman'ın Beytü'l-makdisi,
Hz. Zekeriyya'nın imamlığı,
Hz. Yahya'nın müjdesi,
Hz. Meryem'in hücresi,
Hz. İsa'nın beşiği,
Hz. Muhammed Mustafa'nın Mîrâcı,
Hz. Ömer'in Fethi,
Selahaddin Eyyûbi'nin rüyası,
Müminlerin vuslatı ve kalbi yakan sevdâsıdır...
Ah Kudüs! Yürek yaramız. Yürek yarımız. Canımız. Kanımız. Her şeyimiz.
Bazı topraklarda aynen insan gibidir, üzerinden feryatlar yükselir. Kan olur, göz yaşı olur akar. Bazen imtihan olur ümmet için. Bazen yarasına merhem olur , gönlü kırıkların.
Bazen; sevinç verir, moral olur her şeyini kaybetmiş olan insana. “ korkma, mahzun olma” seni Allah unutmadı der gibi ödül olur, sınavı ağır olan insanlara. Dayanma gücü verir. O mübarek mekân. O mübarek vatan toprağı. "Yüreğimin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır." Der Nuri Pakdil hocamız.
Bir tül gibi narindir. O “ tül” kirlenirse, Müslümanların gözleri o “tül” den uzak kalırsa, kan olur , göz yaşı olur, acı acıtır yürekleri. Müslümanları ve yüreğinde merhamet olan insanları.
Kudüs bir sınav kağıdı,
Her mümin kulun önünde. Tespitine varmıştır Cahit Zarifoğlu.
Evet. Bir sınav kâğıdıdır hepimizin elinde ve önümüzde. Bu öyle bir sınav ki ; gayret sarfeden, çalışan çabalayan. Gecesini gündüzüne katıp çalışanların kazanacağı bir sınav.
Bir sınavdır hayali olanlar İçin.
Bir müjdedir bu yolda ter dökenler için. Cennettir bu yolda ölenler için.
Öyle hep içinden geleni değil! bazen içinden gideni yazıyor insan!
İnsanıda okumaya başlarsın. Hayat alfabesini söktüğün zaman! Ve biz.
Büyük harflerle, KÜÇÜK ŞEYLER yazmışız hepsi bu. Öyle işte…
Önümüzdeki hafta Allah ömür verirse “O” kutlu vatan toprağını yine anlatmaya çalışacağım İnşallah. Yazıma Nurullah Genç hocamın şiirinden bir bölümle son vereceğim.
Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır. Külümüzden tüten duman bizden yanadır
Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır. Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır. Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı. Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı. Esen kalın güzel insanlar.