Filistin; Müslümanların tarihine peygamberimizin, Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya geceleyin yürütülerek, Beytül Haram’ına tek bir bağ İle bağlandığı günden beri, bir ‘inci’ olarak yâda “Kudüs kalbimin üstünde ince bir tüldü; şimdi alın yazımız oldu” dediği gibi Üstat Rasim Özdenören’in bizim vazgeçilmezimiz oldu.
Hicretten on altı ay sonraya kadar bize kıblelik yapmış “Beyt-ul Makdis” biz Müslümanların içinde Filistin, çok büyük önem arz etmektedir.
Filistin fethe edilmen öncede sonrada Müslümanların tarihinde bir ‘inci’ ve Müslüman beldeler için bir ağırlık merkezi olmuştur. Her ne zaman, saldırıya uğrasa, saldıranların gücü ne olursa olsun sonları hep hüsran olmuştur ve olacaktır da İnşallah. Bu günde öyle olacaktır.
Filistin meselesi, devletlerarası bir sorun olarak geçen yüzyılda, Osmanlı Halife’si Sultan Abdülhamid Han zamanından itibaren hareketlenmeye başlamıştır.
O dönemde Yahudilerin siyasi liderleri, Filistin’de kendilerine tutunacak bir yer edinmek üzere kâfir devletler ve özellikle İngiltere ile dayanışma içerisinde olarak Osmanlı’nın içinde bulunduğu mali krizden faydalanmak istediler (1901).
O zamanın Yahudi liderlerinden Hertzl, Filistin’den az bir toprak alma karşılığında, devlet hazinesine ödenmek üzere çok miktarda para teklifinde bulundu. Fakat Abdülhamid Han bu teklifi reddederek Hertzl önerisine cevap olarak iletilmek üzere Sadrazam’ına söylediği o meşhur sözü şöyleydi.
“Doktor Hertzl’e bu konuda ciddi adımlar atmamasını nasihat ediniz. Zira ben Filistin toprağının tek bir karışından dahi vazgeçemem! Orası benim şahsi mülküm değildir… Bilakis İslam ümmetinin mülküdür… Halkım bu topraklar uğruna cihat etti ve orayı kanlarıyla suladı… Yahudilerin milyonları kendilerinde kalsın… Eğer bir gün hilafet devleti parçalanacak olursa işte o gün, onlar Filistin’i bedelsiz olarak alabilirler. Ancak ben hayatta olduğum müddetçe, Filistin’in hilafet devletinden koparıldığını görmektense bedenimin lime lime koparılmasını tercih ederim ki bu olmayacak bir iştir. Biz hayatta kaldığımız müddetçe, cesetlerimize neşter vurulmasına asla razı olamam” demiştir.
Sultanın tahmini doğru çıkmıştır. Hilafet yıkıldıktan sonra, Müslümanların toprakları üzerine ajan yöneticiler, ajan Din adamları, Yahudilerin Filistin’i işgal etmelerine hatta Filistin dışına bile egemen olmaları İçin yardım ettiler. İşte o zamandan bu zamana, Filistinliler ülkelerinde, bizlerde buralarda ağlayıp duruyoruz.
Ancak şunu biliyor ve inanıyoruz ki
Kokuşmuş dünya düzenine,
Ve kokuşmuş zihniyetlere,
Rabbimin ayetleri yeter.
"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin.
Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz."
Âl-i İmran: 139
Esen kalın güzel insanlar.