Kim bilir,
belki bu bahar bizde kırlara çıkarız..
Hatta çiçekler toplar, türküler söyleriz..
Kim bilir..
Hele şu kar, kış bir geçsin...
belki bu bahar bizde kırlara çıkarız..
Hatta çiçekler toplar, türküler söyleriz..
Kim bilir..
Hele şu kar, kış bir geçsin...
Bu bir hayalidir belki Gazzeli bir çocuğun, Gazzeli bir gencin, yada Filistinli iki aşığın bir hayali. Bazen kendimi Gazze’li bir adam yerine koyar hem ehlime ( Gazze’nin insanlarına) hem dünyadaki müslümanlara ve hemde yeryüzünde içinde vicdanı ölmemiş insanlığa. Yada vicdanı ölmüş olsun. Sadece yaşamayı karın doyurmak , çalışmak , çocuk doğurmak yada büyütmek. Sonra da vakit zaman geçince onursuzca , şuursuzca bir ölüm. Basitçe bir yaşam eğer adına yaşam denilirse. Vicdanı zerre kadar kımıldamayan insanlık işte bu halde acınacak halde olduğunu görür ve sessizce içime dönerim.
Ta Filistin’e, Doğu Türkistan’a, Myanmar’a, Suriye , Irak …..gerek yok. Şöyle bir düşün ey insanlık. Ey insan içine , ruhuna bir bak ; başına gelenlere. Ümmetin başına gelenlere
Başına gelen sıkıntılar nereden geldi. Kendilerini iyi zanneden zalimlerin eliyle gelmedi mi? İyilerin suskunluğundan gelmedi mi? Yada kendilerini iyi zanneden sözde, söz sahiplerinin sessizliğinden gelmedi mi?
Ama inanç sahibi kişi yada mazlumlar sığınırsa rabbine, etkisiz yetkisiz , sözde canlı insanın ve insanların hiç bir etkisini göremeyipte sıra cana düştü deyip kalkarsa o kişi ve kalkarsa o mazlumlar işte o zaman görün siz etkiyi ve yetkiyi. Üzerindeki tüm ağırlıkları bir tarafa bırakıp Allah’la beraber olanların yaptığı o güzellikleri o kahramanlıkları o şehadetleri ; işte siz o zaman görün. Ey sahte kalabalıklar.
Hemde Öyle değilmi ki;
''Ne zaman ki en sevdikleriniz yanıltır sizi,
ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki
o muhteşem gücü keşfedersiniz,
işte o zaman başlarsınız gerçekten
yaşamaya..''
''Ne zaman ki en sevdikleriniz yanıltır sizi,
ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki
o muhteşem gücü keşfedersiniz,
işte o zaman başlarsınız gerçekten
yaşamaya..''
Öyle inanıyorum ki o mazlumlarda kalkacak ayağa. Ne zamanki Nemrut öldürdü bütün erkek çocuklarını nasıl ibrahim (as) çıktıysa, ne zamanki firavun doğan bütün çocukları öldürüp , firavunun tahtını ve saltanatını yıkan , yerle bir eden, Musa ( as)ı kendi eliyle gençlik çağına kadar yetiştirdiyse firavun, bundada vardır Allah’ın bir hikmeti. Allah’ın firavunları , Nemrut’ları Ebru cehilleri bu gün var iseler bu gün sesleri çıksada o zalimlerin seslerini boğacak kahramanlar çıkacaktır elbet.
Yıkılır mı sandın?
Kaybetmeye alışmış bir insan
yıkılır mı sence...?
Başını dik tutmayı çocukken öğrenmiş,
hayatın patika yollarını ezberlemiş;
yüreği harabe,
yüzüne acı bir gülümseme eklemiş
bir insan yıkılır mı...!
hayatın patika yollarını ezberlemiş;
yüreği harabe,
yüzüne acı bir gülümseme eklemiş
bir insan yıkılır mı...!
Yaralanmış yüzünde kan akıyor. Gözünden boncuk boncuk yaş yerine kan ağlayan o çocuk yıkılır mı? Bu haldeyken eliyle Zafer işareti yapan o çocuk ve çocuklar yıkılır mı? O çocukta biliyor artık. Zaferin Allah’tan geleceğine inanıyor. Evlatlarını şehit vermiş ana babada biliyor artık Allah’ın kendilerine yeteceğini.
Biz ise.
Alışıyoruz…öyle değil mi
Kahvenin yanında kendimizle kalmaya daha da çok alışıyoruz…
Dinginleşiyoruz..
Sakinleşiyoruz…
Olmayacaksa olmayana direnmiyorsun…
Olursa başım üstünde diyorsun…
Anlamayana anlaşılmak istemiyorsun…
Susuyorsun …
Çekiliyorsun…
Yaşadığın ,onardığın kabuğunu bir daha kırmalarına izin vermiyorsun …
Sonra en yakın arkadaşın kahven ,kitabın ,çocuklar ,çiçekler, kuşlar ve kendin oluyorsun. Gazze’de alıştı buna. Filistinde alıştı buna. Doğu Türkistan’da alıştı buna.
Alışıyoruz…öyle değil mi
Kahvenin yanında kendimizle kalmaya daha da çok alışıyoruz…
Dinginleşiyoruz..
Sakinleşiyoruz…
Olmayacaksa olmayana direnmiyorsun…
Olursa başım üstünde diyorsun…
Anlamayana anlaşılmak istemiyorsun…
Susuyorsun …
Çekiliyorsun…
Yaşadığın ,onardığın kabuğunu bir daha kırmalarına izin vermiyorsun …
Sonra en yakın arkadaşın kahven ,kitabın ,çocuklar ,çiçekler, kuşlar ve kendin oluyorsun. Gazze’de alıştı buna. Filistinde alıştı buna. Doğu Türkistan’da alıştı buna.
Boşlukta kırık bir dal yüreğim,
kederiyle sallanan. Dediği Cahit Zarifoğlunun bende işte aynen öyleyim. Boşlukta sallanıp duruyorum. Bu kadar keder ve elemin içinde sessizce kendimle konuşuyorum. Öyle Bir Sarıldınız ki Dünya'ya.. Görende Dünya Size Kalacak..Zanneder.
Kalmaz azizim Dünya kimseye Kalmaz...
Kötülerin Yaptıkları Yanlarına Kalmadığı gibi...
Gelin artık öze bir dönüş başlasın. Böyle gidişat çok yanlış. Düzenle artık kendini. Kuşan artık edebini ve ahlakını. “Ahlâklı olmanın ilk şartı, temeli, insanın her şeyden ve dünyalardan değerli, hürmete lâyık olduğunu kabul etmektir. Yapmamız lazım gelen ilk iş, garbın aşıkı değil, insan ruhunun müptelâ aşıkı olacak bir zümre yetiştirmektir. Aşkın ve dinin bulunduğu yerde insan pek büyük bir varlıktır.”...demişti üstad Nurettin Topçu.
Bir müslüman olarak,
Allah'a inanan insanların birbirleri için de güvenli sığınaklar olabilmelerini diliyorum yeniden.
Esen kalın güzel insanlar.