Baki olan yalnızca Allah'tır.
Kaderinde keder varsa sabredersin belki o keder sana cennette kevser olur.
Kış geçecek elbet bahar gelecek. O masumlar, o mazlumlar,o yerinden ve yurdundan edilenler, o en sevdikleri evlatları Anne babaları, oğul ve kızları birer birer düşerken toprağa gök ekin misali, bu sıkıntılarda elbet geçecek.
Açlığın ve susuzluğun zirve yaptığı bir durumdan geçiyor bu gün Gazze halkı ve orada yaşayan Müslümanlar. İnşaAllah bu zor günlerde geçecek.
Bilmem hatırlar mısınız? Bir kaç sene evvel on iki Avrupalı insanın katledilmesini kınamak İçin dünyamızdaki ülke liderleri, bir birlerine kollarını kenetleyerek Paris sokaklarında gezdiler. Bir daha insanlık böyle şeyler yaşamasınlar diye gövde gösterisi yaptılar. Bu gün o ülkelerin liderleri, aynı zamanda islam ülkelerinin liderleri sus pus içerisindeler. Bu kadar ucuz muydu Müslümanlık. Bu kadar ucuz muydu o masumların canları , kanları. Sahi bu kadar muslümanların hiç mi değeri yada değerleri yoktu. İllaki değeri olmak İçin kişinin yahudi yada hiristiyan olması mı gerekliydi.
Bu sorular kafamın içinde çınlar durur. Bu durum bende anlatılması çok zor duyguları meydana getiriyor. Ve ben Sanki ;Bir dağın eteğinde unutulmuş köy gibiyim,
herkese uzak. Bir kendime yakınım. Sadece kendime. Nasıl kendimle beraber olmayayım ki ; kimsenin kimseyi anlamadığı şu koca dünyada. Oysa müslümanlar insanlığa insanlığı öğretmişti. Birlik ve beraberlik içerisinde olmayı ve yaşamayı, Bu günkü halimiz ve bu günkü durumumuz içler acısı. Bu gün bu değerlerden yoksunuz. Anlaşılmamaktan, bencillikten ümmet boğuluyor.
Bazen dışarı çıktığımda gökyüzüne bakarım , insanlığın bu gidişatını düşündükçe. Kuşlar görürüm topluluk içerisinde uçuşan ve derimki onlara tıpkı Cahit Zarifoğlu’un dediği gibi "bilmem ki kuşlar bu hengamenin neresine uçar." Sorusu kulaklarımı çınlatır. İnsanlığı boş işlerle dünyalık heveslerle dolaşırken, kışların çabasına hayran kalırım. Hepsi böyle aşktan zevkten uçmaz ya. Onların aralarında vardır sorunlar, ölümler vb. Sıkıntılar. Tamam belki biz gökte uçan kuş değiliz ama,onların sesinden anlarız kanatlarının kırıldığını yada acılarını. kanat kırığı ne demek iyi biliriz bizlerde.
"ne kadar acı ve
kara bir çağ" demiştir Furuğ Ferruhzad.
Hakikaten çok zor bu çağın insanı olmak. Kendi işine bakan görevini en güzel şekilde yerine getirmeye çalışan insanda bu gün yalnız. Tıpkı Gazze gibi, Kudüs gibi, zindanlarda sesi soluğu çıkmayan Müslümanlar gibi.
Ey insanlar ve insanlık , sözüm sizleredir. Yanlışı alkışlıyorsan, fikrin yoktur.
Egri ile doğruyu ayıramıyorsan, aklın yoktur.
Yalana sahip çıkıyorsan, ahlakın yoktur.
Şerefsizi görüp kolluyorsan, şerefin yoktur.
Haktan hukuktan yana değilsen, inancın yoktur.
Şeytanla bir oluyorsan, İmanın yoktur.
Elini vicdanına koyup konuşmuyorsan, Allah'ın yoktur…
Artık uyanmanın ve dirilmenin zamanı gelsin.
Gazze’nin çilekeş insanı. Ne çok şey var,
Belli ki susmuşsun, sustuklarımdan anlasınlar beni der gibi;
Gözlerin en çok onlar çekmiş hasreti… hep uzaklara dalıp gitmiş… Ya alnın, hiç öpülmemiş belliki…Ellerin, ekmiş, biçmiş, dermiş, toplamış… Hamur kokusu üstünde.
Hele o boğazın…kursağında kalanlar…diyemediklerin …
Susmak bazen en sesli çığlık anlayana…
" sus" kimseler duymasın. Der gibi bakma bana bakma öyle bize. Şimdi sana sarılmak istiyorum; ey Gazze’nin yitik evladı. Şimdi sana sarılmak istiyorum Kudüs’üm Mescidi aksam. Ümmetin onurunu koruyan bir avuç yiğitler.
Şarkıların notalara sarıldığı gibi...
Bir gülün yaprağa,
Sarıldığı gibi...
Bir şairin
Şiirlere sarıldığı gibi...
Özlemlerin hasrete sarıldığı gibi...
Ve hiç ayrılmayacakmış gibi...
Varsın yollar uzun olsun...
Varsın gözlerim görmesin seni,
kulaklarım sesine hasret kalsın...
Varsın uzanmasın ellerim ellerine hiç dokunmasın... Sen solumda yaşadıktan sonra.
Varsın bana ölüm "Seni severken" nasip olsun… Ayırmasın “O” kutlu davadan Allahım bizleri. Kalp yumuşadıkça sağlamlaşır demiş üstad. Sezai Karakoç. Sağlamlaşsın kalbimiz ve imanımız. Esen kalın güzel insanlar.