"Dayandığı tek şey gövdesi olunca,bazen ağırdır insan kendine..." bu aralar işte tamda böyleyim. İçimde kıyametler kopar. Kardeşlerim bir bir düşer toprağa, adını şehid olarak yazdırır ilgili deftere. Onlar ; makamın en yücesine doğru yükselirkende şahid olur tüm insanlığa ve müslümanlara. Ne zaman Gazze’den gelen, Filistinden gelen , müslümanlardan gelen yada adı ne olursun mazlumlara işlenen zülmü gördüğümde , cesedlerinin başına durupta , iki dizinin üstüne oturup şehidinin gözündeki ve yüzünde tozu toprağı silen kadın, erkek yada çocuğun sessizce oradaki yatan yakınına yada müslüman kardeşine bakan kardeşimin sessizce orada kala kalması, içimde koskoca bir çığlık oluşturuyor. İçimde kıyametler kopartıyor. O mazlumların , o mağdurların yerlerinden yurtlarından edilenlerin bu uğurda şehid olupta bizlere de şahid olduklarını hissettiğimde.
Bazı insanlar var ki, onlar başka yerlere, başka zamanlara, başka göklere ait...
demişTarık Tufan. Gönlüm bu devrin dengi değil azizim.
Sonbaharı yaşıyor yüreğim .... bu devrindeki acı kadar. Bir çocuk özgür değilse
göklerde uçan kuştan, havadaki rüzgardan,ağaçtakı yapraktan, topraktan ,sudan ve gözü yaşlı anadan utanır oldum . Yerin derinlikleri alırmı beni çocuk. Sana hiç bu kadar kefen yakışmamışken... Ne zor bir zamanda yaşıyoruz aman Allahım. Bunun hesabını insan olarak, bir müslüman olarak nasıl vereceğim ve ya vereceğiz.
“Gariptir; anlatacak şeyi çoğalan insanların üstüne derin bir sükûnet iniyor.. “der bir yazısında Gökhan Özcan. Onlar cesetlerinin başında sessiz ve sedasız, burada sessiz ve sedasız. Ölüm bir seferde gelmez bize ama bizi alıp götüren o son ölümdür yalnız. İşte her gün bu hisleri yaşıyorum.
Bu hisleri yaşatanlar İçin insanlığın bu kadar sessiz oluşunu bi türlü anlayamadım ve anlayamıyorum. İnsanlık bu kadar da mı aciz. Yok bu sessizlik sadece müslümanlara mı.
Tabiki müslümanlara. Bir kere adın Müslümansa. Çevrelerin düşmanlarının sözünü dinleyen ülkelerin yöneticileriyle çevrilince o müslümanların ölümlerini izlemekten başka bir şey düşmüyor içinde vicdanı ölmemişlerede.
Hiçbir mal sizin değil, neyi bölüşemiyorsunuz? Hiçbir can sizin değil, ne diye dövüşüyorsunuz? Hz. Mevlânâ (k.s) sözü ne kadarsa güzel anlatmıştır. Boş işlerle dünya hayatını israf ettiğimizi.
Kaç insan öldürünce zalim, kaç kitap okuyunca alim, kaç kilometre yol gidince seyyah,
kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olur ki insan? Kaç olunca çok;
kaçta kalınca azdı rakamlar? Neye göre, kime göreydi ölçüt? Aynı su değil miydi,
patatesi yumuşatırken yumurtayı sertleştiren? Neydi ki bizi üç günlük dünyada kalp kırmaya yönelten? Derdin ölçütü neydi sahi? Ekmeği bayat olanın yanında, pırlantası küçük olanın da derdi dert miydi gerçekten? Tüm bunlara verilecek cevap, bir tebessümden ibaret olamaz mı peki? Hayat kısa, yol uzun, biz çok yorgunuz. Neyse esen kalın güzel insanlar.