Caddeler epey kalabalık.
Binalar neredeyse bulutlara değecek.
Hiç olmadığı kadar hızlı gidiyoruz bir noktadan bir diğer noktaya.
Her şeye zamanımız varken
vakit bulamıyoruz birbirimize varmaya.
Artık kavuşalım.
Belki bir şiir dizesinde,
belki de cümlelerinin altı çizilmiş köhne bir kitapta...
“Kavuşmaların günü olsun bugün.
Sadece insana mı, değil.
İnsanlığa, iyiliğe, sevgiye...
Kim hangi güzel duyguları kaybetmiş ise,
ona kavuşsun bugün.”
Demiş bir yazısında Seçil Oğuz.
Artık insanlığın bu dibe vuruştan çıkması lazım Bu yüzyılda.
insanların açlıktan ve susuzluktan ölmesi içimi sızlatıyor. İnsanlar uzaya yol bulmuş gidiyor ama günahsız sabileri , dünyanın gözü önünde öldürülüyor. Kadınlar tecavüze uğruyor, ağaçlar , börtü böcekler ve masumlar katlediliyor.
Bütün bunlar olurken biz neredeyiz. Bir sürü işe yaramaz kalabalıklar nerede.
Bazen geç kalırsın bir ömre..
Hikâye biter, kendine dönersin..
Kaldığın yer, kanadığın yerdir artık...
Bilirsin, bir ömre bedel ânlar vardır,
Gelir - Geçer...
Ahh o hayatımızın telâşları bir bitse yoksa biz o telâşların içinde yok olup gideceğiz belli ki Gün be gün ömür dediğimiz yüreğimizin mezarını telâşların içinde kazınırken biz hâlâ bir telaştır yaşıyoruz. Adına Yaşamak denirse eğer.
Ben düşmanı lanetlerim, sıra tarafsıza gelince, onlar tükürülmeye layıktır. Demiş Bilge Aliya İzzet- Begoviç. Bu çağın insanı bunuda bir düşünsün.
Esen kalın güzel insanlar.