“Ben, günah kadar beyazım
O tevbe kadar kara”
Bir Sezai Karakoç mısrasıyla bu haftadaki yazıma başlamayı uygun gördüm.
Değerli okurlarım; bizler insan olarak günahlarımızla insanız. Yalnız günahlarımızla hayatımıza devam etmememiz lazım. O günahlarımızın farkına vararak ve bir daha o günahı işlemeden hayatımıza devam etmemiz lazım. Mü’min harbi adamdır. Hani şu demek değildir. Birilerini çağırıp yanına ya da bir tellal çıkartıp, davul zurna eşliğinde ben, Filan yerde, filan zamanda şu günahı işledim, şu hatları karıştırdım demek değildir. Çünkü günahı açığa çıkartmamak çok önemlidir. Bunun yanında kendini net olarak görmek, kendini kusursuz saymak, karşındakini kusurlu görmek, kusur aramak çok büyük bir vebaldir. İnsanın en çok kaçınması gerektiği şey “ kendini kusursuz” görmek olmalıdır. Kendini kusursuz görmek Kişinin kendisinin kusursuz olduğu “zan”nıdır. Bu sadece bir “zan” dır. Çünkü herkes kusurludur.
İnsan kelimesinin “nisyan” dan geldiğini söylerler. “Nisyan” ise unutkan, noksan demektir. Yine “insan” kelimesinin “ünsiyet” ten geldiğini de söylerler. Ünsiyet; ahbaplık, tanışıklık, alışkanlık anlamlarına gelir. Buda demek oluyorki bizler cenneti iyi tanıyoruz oralıyız ( cennetlik). Öyle olunca bu alışkanlık bizde ( insanoğlunda) iyiliklerin ve güzelliklerin de en yücesinin olabileceğini bizlere gösterir.
Eğitim, bölünerek öğrenilir. Ama hayat bölünmez. Mesela benim hayatımın neresi psikolojik, neresi sosyolojik, neresi fen, neresi tıp, neresi siyaset bilimine dahil….
Demek ki ilim tasnif ( parçalanarak) ile yapılır. Hayat ise “ tevhid” ile yaşanır. Bizler hayatımızı tasnif ederken de, merkeze tevhid’i yerleştirmemiz gerekir. Çünkü tevhid; öz’ dür. Çekirdektir.
Günah meselesine baktığımız zaman Osmanlı şairleri ve Erenler günahı “ ahh” ile anmışlardır. Demek oluyorki o zaman günah “ahh” ile biten bir eylemdir. Onun içindir ki. Mümin için günahın sonu “ahh” olmalıdır.
“Ahh” demek; tevbe demektir. İbrahim (as) K. Kerim’deki lakabı “ evvah” dır. Evvah; çokça “vah” eden “ ahh” eden demektir. Yani kul etmiş olduğu günahtan hayıflanıyor. Yazıklanıyor. İbrahim (as) çok “ahh” ederdi. Günahı yok ama onlar iştiyaktan ahh ediyor. Firaktan ( ayrılıktan) ahh ediyor. Onlar; vatanlarını unutmayanlar. (geldikleri yeri, cenneti). Bizler buraya geldik dünyaya konduk. Dedik ki artık burası bizim gerçek dünyamız, yurdumuz oldu gibi davranıyoruz. Öbür tarafı ( ahireti, cenneti) pek hatırımıza getirmemeye çalışıyoruz. Günahlarda zaten bu aralıktan ortaya çıkıyor.
Bir insanın bilmesiyle kılması, söylemesiyle yapması arasındaki boşluk, bir “ahlak” açığıdır. Ahlak açığı kapatıldığı müddetçe “ kişilik “ yükseliyor. O; ( ahlak) veri olarak kabul ediliyor. İnsanın ahlak açığından verdiği açıklık, kaçaklık kişiyi günaha sürüklüyor. Bu sürüklenişi gören kişi yada kişiler açıklığı kapatması İçin yapması gereken eylem işte “ahh” tır. Yani “tevbe” dir.
Tevbe; kelimesi Arapçada “ dönüş” demektir. Allah’ın bir ismi de “ et Tevvab” dır. Çokça günahları affeden, bağışlayan demektir. Ne mutlu günahlarına “ ahh” edenlere. Ne mutlu ahlak açığını kapatıp “et Tevvab” olan Allah’a koşanlara.