Değerli okurlarım; İnsanoğlu yaşamını toplu olarak sürdüren bir varlıktır. Bu yaşam tarzında kişi ve kişiler kendilerini bilmek ve anlamak zorundadırlar. Antik Yunan medeniyetinde ki tapınakta ve bazı tapınakların giriş kapılarında “Kendi bil” kelimesiyle karşılaşırız. İslam dininde ise bu kelimenin karşılığı “ kendini bilen, Rabbini bilir” ifadesidir.
Kadim Yunan’da; Delfi tapınağının girişinde “kendini bil” ifadesinin yazdığını okumuştum inanın okuduğumda çok etkilenmiştim. Sokrates ve Eflatun’da bu konu üzerinde kafa yormuş felsefecilerdendir. Aristo ve diğer felsefecilerde bu geleneği devam ettirmişlerdir. Medeniyetler öncesine baktığımız zaman bile insanın kendisiyle ilgili sorulara cevap aradığını görüyoruz.
İnsan evreni araştırabilir, insan ilginç bulduğu her şeye kafa yorar ve araştırabilir. Ama aslolan, en büyük soru, insanın kendisini bilmesi ve anlamasıdır. Her bakan görmez ama her gören bakar. Hal böyle olunca insan kendisine sorular sorar; ‘ben kimim?’ Eğer insanoğlu evrende eşyanın varlığına ait fiziksel bilgileri toplayıp da, kendisine ‘ben kimim’ sorusuna cevap veremiyorsa o bilgiler ‘malumat’ olmaktan ileriye gidemez. İnsanoğlu ben kimim? Ben neyim? Amacım ne? Kendimi anlamam için ne yapmalıyım? Sorularına cevap vermek ve cevap aramak olmalıdır. Belki de bu gün en çok bu soruları sorarak kendimize yer yön çizmemize ihtiyacımız var. Kendimizi bilmek ya da kendimizi anlamak.
Müslüman düşünürler ise bu kendini bilmek konusunu daha ileri götürmüşler ve “Kendini bilen, Rabbini bilir” ifadesini kullanmışlardır. Demek oluyor ki kendini bilmek, tek başına yeterli olmuyor. İnsanın kendisini bilerek nereye ulaşması gerektiğini de bilmesi gerekiyor. Çünkü insan; kendisinin ne olduğunu, nereden geldiğini, nasıl yaratıldığını ve nereye gideceğini bildiği zaman, Rabbiyle farklı bir ünsiyet kurar. Bu ünsiyet ile Rabbiyle konuşmaya başlar. Beni yaratan ey Rabbim, benim yaratılış amacım ne? Diye sorular sormaya başlar. Yaşamının amacını bulur. Yaşamın amacının farkına varan ise insanlığın hayrına çalışır. Öyleyse gelin ey insanlık!
Bizler de elimizden geleni yapalım.
Birbirimizi sevelim, yaşayış amacımızın farkına varalım.
İnsan olduğumuz için. Kim, neye, inanıyorsa saygı duyalım. İnsan olduğu için, Allah yarattığı İçin, bir güler yüzü eksik etmeyelim birbirimizden.
Belki de ihtiyacımız olan tek şey budur. Ayrıca; unutmayalım ki, hiç bir din kalp kırmayı, yaratılış farkına varmadan yaşamayı onaylamaz. Bir kalbi yıkmak dünyayı yıkmaktır. Yaşanabilir bir dünya için ölümü düşünün. Ölümün olduğu bir dünyada, ömrümüz yettiği kadar sevelim. Sonrası işe yaramıyor çünkü bu dünya geçici, geçici olan dünyamızda, kalıcı olan ahiretimizi kazanalım.
Ne mutlu, bu hakikatı anlayabilen Allah’ın has kullarına. Esen kalın, Allah’ın has kulları.