Köklü bir medeniyetin temsilcisi olmakla gurur duyduğumuz bir geçmişe sahibiz. Bu öyle bir medeniyet ki; şairin de dediği gibi, “Gelmişiz dünyaya insanlık nedir, öğretmişiz.” Medeniyeti bizde tanımışlar; biz ise Yesrib’i Medîne-i Münevvere yapan Resûl’den öğrenmişiz.
Kıymetli okurlarım, Büyüklük, yalnızca yüksek kalmakta değil; inişin hassasiyetinde ve yükselişin farkındalığında yatar.
Heybet taklit edilemez.
O, fırtınanın ortasında bile sağlam adımlarla yürümeyi öğrenmiş olanlarda ortaya çıkar.
Bu sözler, gerçek gücün sadece zirvede kalmak değil; bilinçli bir şekilde yükselmek ve gerektiğinde alçalmayı bilmek olduğunu anlatıyor bizlere. Aynı zamanda, saygınlık ve heybetin yapay değil; doğal, sağlam ve karakterli bir duruştan doğduğunu vurguluyor.
Nitekim ecdadımız, İslam’ın bu ilkelerine büyük bir dikkatle bağlı kalmış; bu bağlılık sayesinde insanlığın gönlünde kendilerine kalıcı bir yer edinmişlerdir.
Asla ümitsizliğe kapılmamış, Allah’la olan bağlarını her daim güçlü tutmuşlardır.
Ve biz, bunu bir sözle özetlemişiz:
“Çaresiz değilsiniz. Çare sizsiniz.”
“Çaresiz değilsiniz. Çare sizsiniz.”
Hepimizin bildiği gibi, Hz. Hacer annemiz çölde en olmayacak şeyi aradı:
Suyu.
Buldu mu? Evet, buldu.
Suyu.
Buldu mu? Evet, buldu.
Çünkü Allah için imkânsız diye bir şey yoktur.
İmkânsızlıklar, korkular, çaresizlikler yalnızca biz aciz kullar içindir.
Lakin her buluş bir arayışın sonucudur.
Arayış; çabadır, gayrettir.
Duadır.
Emektir.
İmkânsızlıklar, korkular, çaresizlikler yalnızca biz aciz kullar içindir.
Lakin her buluş bir arayışın sonucudur.
Arayış; çabadır, gayrettir.
Duadır.
Emektir.
Ve unutmayalım:
Allah hiçbir emeği zayi etmez.
Allah hiçbir emeği zayi etmez.
Bunu hayatınızın her alanında düşünebilirsiniz.
Bugün arkasına güçlü bildiğimiz ABD’yi alan İsrail, sadece Gazze’yi değil, tüm Ortadoğu’yu —ve hatta bizim ülkemizi bile— yok etmeye çalışıyor.
Ama biz bilmiyoruz ki, bir yıl sonra kim nerede olacak, hangi ülke ne hâle gelecek…
Bugün arkasına güçlü bildiğimiz ABD’yi alan İsrail, sadece Gazze’yi değil, tüm Ortadoğu’yu —ve hatta bizim ülkemizi bile— yok etmeye çalışıyor.
Ama biz bilmiyoruz ki, bir yıl sonra kim nerede olacak, hangi ülke ne hâle gelecek…
Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Elbette bizlerin de gayreti bu noktada büyük önem taşıyor.
Çölde su aramaya niyetli olmalıyız.
Çocuklarımızı bu bilinçle, bu şuurla yetiştirmeliyiz.
Çölde su aramaya niyetli olmalıyız.
Çocuklarımızı bu bilinçle, bu şuurla yetiştirmeliyiz.
En önemlisi de imanımız…
İmanımız ne durumda?
İmanımız ne durumda?
Kur’an-ı Kerim’de Allah, bizlere bir soru sorar:
“Nereye gidiyorsunuz?”
“Nereye gidiyorsunuz?”
Bu soruyu her Müslüman kendine sormalı ki, gerçekten nereye gittiğinin farkına varabilsin.
Hz. Hacer’in imanı tamdı.
Ne yapıyorsa Allah için yapıyordu.
Ne yapıyorsa Allah için yapıyordu.
Peki ya biz?
Ya bizler?
Ya bizler?
Bu soruyu zihnimizden eksik etmemeliyiz.
Tutmayı bilmeli insan:
İyiliği yüreğinde,
İyi insanları hayatında,
Sırları içinde,
Dilini ise gerektiği yerde…
Öyle işte…
Her bir güzelliğe hakkını verebilmeli.
Her bir güzelliğe hakkını verebilmeli.
Bir şiirde şöyle denir:
“Doğru olsan ok gibi,
Yabana atarlar seni.
Eğri olsan yay gibi,
Elde tutarlar seni.”
Yabana atarlar seni.
Eğri olsan yay gibi,
Elde tutarlar seni.”
Ancak unutmayın:
Ok gibi doğru olursanız, hedefe varırsınız.
Yay gibi eğri olursanız, sadece elde kalırsınız.
Ok gibi doğru olursanız, hedefe varırsınız.
Yay gibi eğri olursanız, sadece elde kalırsınız.
Ok olmak kolay değildir,
Ama hedefte olmak, doğru yolda yürümek kadar değerlidir.
Ama hedefte olmak, doğru yolda yürümek kadar değerlidir.
Esen kalın, güzel insanlar.
Arayışınız daim, yönünüz hak olsun.
Arayışınız daim, yönünüz hak olsun.