“Benim iki gecem var, ikisinde de uykusuzum. Birisi senle olduğum gece, (sen yanımdayken uyumak olur mu? Ey yâr! Olmaz tabii ki de). Diğeri ise sensiz olduğum gece (hasretin bırakmaz ki gözüme uyku girsin)” der Hz Mevlana. Bu haftaki yazıma böyle güzel bir şiirle giriş yapmak istedim. Kıymetli okurlarım.
Demek oluyor ki “Aşk” zor bir iş. Bu zor işi bir de anlayanlar ve anlayıp da yaşayanlar İçin, içinde hem kendisini hem de kendisinden sonra gelenler için, ne mucizeler bırakır yaşayanlara.
En büyük keramet aşktır. En olağanüstü şey aşktır. Aslında her olağan şeyde aşktır. Şimdi bu ikilemlere insanoğlunun alışması lazım. Bu gün modern eğitim, genelde insanı tekil yollara sevk eder. Siyaset deriz, devlet anlaşılır. Ticaret deriz, alış veriş anlaşılır. İktisat deriz, tasarruf etmek anlaşılır. İnsanın hayatında tasarruf etmesi gerekir. Eğer harcayacaksa onu insanlığın hizmetine sunmalı. Bu sunuşun ana gayesi, verilmiş olan her türlü nimeti Tabiata ve insanlığın yararına hürmeten Allah’a sunmanın bir adıdır aşk. Şimdi buna benzer bir şey söylüyor Mevlana. Çok tezat bir şey söylüyor. Birinde sen varsın olmuyor. Diğerin de sen yoksun yine olmuyor. Ondan dolayı aşk hem olağan üstü hem de olağan olan bir şey.
İnsanoğlu bir aşk denizinin içindedir. Biz aşık oluruz. Çünkü aşık olmamızın sebebi Allahuteala’nın alemi “aşktan” yaratmış olmasıdır. Muhabbet ederek yaratmıştır. Allahüteala kendi kudretini alemde tecelli ettirmek için görünen görünmeyen her şeyde Allah’ı Teala’nın muhabbeti hayat veriyor, tüm varlıklara. Ve bu hayatı günlük yaşantımızda da şahit oluyoruz. Biz bu muhabbetle doğuyoruz. Bu muhabbetle yaşıyoruz ve muhabbetle ölüyoruz. Önemli olan bu muhabbettin farkında olup olmamak. Allah’u Teala her yerde hazır ve nazırdır. Bunun farkına varan, bu zevkle bu aşkla yaşar. Farkına varmayan ise Allah’ı bir isim olarak bilir. Evet sadece isim yalın, özü olmayan. Aşk insana özü öğretir. Aşk insana varlık veren bir hakikattir. Aynı zamanda ben demeyi yok eden bir şey “aşk”tır. Benlikten kurtarır insanı ve bizliğe ulaştırır.
“Aşk” ateş gibidir. Biliyorsunuz ateş hem yakıcı hem de temizleyicidir. Fıkıh kurallarında alimler tarafından ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır ateşin temizleyici olma özelliği. Aşk, insanı nefsini kirlerinden temizler ama hangi aşk. Eğer aşk insanı özüyle tanıştırıyorsa, Rabbimizin yaratılışımıza ruhun üflediği o mükemmelliğe ulaştırıyorsa bu aşk nefsi yakar ve temizler ne mutlu bu güzelliğe ulaşanlara. Tabii ki Mevlana aşktan bahsediyorsa bu mutluluğun vermiş olduğu huzuru insanlığa anlatır.
Diyeceksiniz ki. Beşeri aşk var İlahi aşk var. Bizde ilahi aşktan bahsedelim diyorsanız. Ben bu ayrıma pek inanmıyorum birçok yaşayan ozanların aşklarını biliyorum. Aşk öyle bir şeydir ki adama görmeden sevdirir. İsmi geçsin yeter. Özellikleri anlatılsın yeter. Doğduğu yer, yaşadığı yer konuşulsa yüreklerde fırtınalar kopar. Ve dil susar, kalbi konuşur. Diğeriyle. Ve bu aşk; hem varlık alemimizde hem yokluk alemimizdir. Önemli olan güzelliğe ulaşabilmek.
Değerli okurlarım “aşk” konusu çok derin bir konu. İnşallah önümüzdeki hafta kaldığımız yerden devam ederek yazımızı sürdüreceğiz. Başarı Allah’tandır.