Değerli dostlarım; bizler dünyamızda, ahiretimizi imar etmek için yaratılmışız aynı zamanda dünyamızı da mamur (yaşanılır hale getirmek) etmek için. Hal böyle olunca, bazılarımızı Allah bazılarımızın eliyle ihtiyaçlarımızı giderir. Bazılarını bizlere vesile kılarak. Hiç bir insan yoktur karşılaştığı her insan onun için bir ayrıcalıktır ya onun imtihanı olur ya da en sadık dostu arkadaşı olur.
Bizler ise bu farkındalık ile hareket edersek hem dünya hayatımız bir anlam kazanır hem de ahiretimiz. Dünya hayatımızda bize verilen sayılı nefeslerimizi, birbirimize yardım ederek, birbirlerimizin hatalarını telafi ederek, daha iyiye, daha güzele, en güzele doğru istikametimizi çizmemiz gerekir.
Kıymetli dostlarım Burada okumuş olduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. "Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler. Belli ki civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.
Talebe: 'Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin?' dedi.
Hocası: 'Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim' dedi.
Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın ayakkabısının içine bir miktar para
koydu. Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar. Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi. Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu farketti. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hiç kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturdu ve ellerini açıp:
'Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu sence malumdur, verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun' deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı. Bunu gören hoca ile talebesi de göz yaşlarını tutamadılar.
Sonra Hoca talebesine döndü; 'Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değil misin?'dedi.
Talebesi; 'Evet Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi, daha evvel anlamadığım şu cümlenin manasını anladım; verdiğin zaman, aldığın zamankinden daha mutlu olursun.'
Hocası dedi ki:
"Evladım! Güçlü ve haklı olduğunda affetmek; vermektir."
"Yokluğunda kardeşine dua etmek; vermektir."
"Haksız iken özür dileyebilmek; vermektir."
"Başkasının ırzına kem gözle bakmamak; vermektir."
"İnsanların gönüllerine sevinç ekmek; vermektir."
Ne mutlu sevincini başkalarının üzüntüsü üzerine değilde sevinci üzerine kuran güzel insanlara. Esen kalın güzel insanlar.