İnsanoğlu hiç bir zaman kendisini beğenmemelidir. Çünkü yüce Allah’ın yarattığı yüce gönüller, eski bir elbisenin ya da değişik karakterde olan birinin gönlü Allah’la beraber olabilir. Hani derler ya “Ne güzel elbiseler gördüm içinde insan yok, ne eski elbiseler gördüm içinde insan ya da insanlık çok” dediği gibi Allah dostunun.
Hiç kimseyi yargılamadan hayatımıza devam etmeliyiz. Hatta insanları en güzel şekilde izleyip onlardan kendimize dersler çıkartmalıyız. Çünkü ömür çok kısa. Bu haftaki yazımda Hz. Ömer ile Bedevi arasında geçen ibretlik bir olayı siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Hz. Ömer (R.A.) Resulullah (S.A.V)’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar. Şöyle dua etmektedir bedevi: “Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür. Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur. Ya Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin. Ya Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden azat et”. Bunun üzerine Hz. Ömer avazı çıktığı kadar: “Ya Rabbi! Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum” diye bağırır.
Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevi dayanamaz ve; “Ey Müminlerin Emiri! Sen de mi ağlıyorsun!” der. Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım, bizi de, ana-babamızı da, sevdiklerimizi de, üzerimizde hakları olanları da cehennemden azat et.
Ya Rabbi! Biz de o bedevinin istediğini istiyoruz kabul eyle Allah’ım!” Der. Evet, hayat çok kısa bu kısa olan hayatta ömrümüzü dolu dolu geçirebilmek elimizden ne geliyorsa öylece yaşamaya gayret edelim. Hayatımızda güzel, temiz bir ‘iz’ bırakmanın derdinde olalım.
Ne mutlu gönlü Allah ile beraber olanlara.