Yaşamış olduğu dünyada hevesleri, beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış hayalleri, zihninden geçirdiği cümleleri kelimelere dökememesi, üzerine bakıldığı zaman kaçırdığı bakışları, bitirilmemiş hayatları, yazılıp ama bir türlü iletemediği mektupları, susuşlarıyla, uzun uzun gökyüzünü seyredişleriyle yarım kalan bir cümledir insan. Kısacası yarımdır. Tamamlanacağı yer, ya da tam anlamıyla tam anlayacağı yer; “ahirettir”.
Tarık Tufan’ın bir yazısında okumuştum. “İnsan tamamlanmamış bir cümledir” der. Gündelik hayata bir baktığımızda bu güzel ifadenin tamda yerinde olduğunu görürüz. Hal böyle olunca, yaşadığımız dünyada insanın bir hikayesi olmalı. Hikayenin ise yeri, zamanı, Bir kahramanı olmalı, gerçeği anlatmalı ve hikayenin sonunda ise fani hayatta, ebedi alemi kazanabilmeli.
Evet; tamamlanmamış bir cümledir insan. Güneş ya da ışık, tepesinden gittiğinde gölgesiyle bile bir araya gelemeyecek kadar yalnız ve ıssız. Yine bütün bunlara rağmen hayata tutunur. Tutunacak dalın ise tesellisini sadece imanda bulur. “Bu da geçer ya hu” diyerek yaşamını devam ettirir.
Zaten her şey geçmiyor mu? Bu da geçecek, daha yenisi gelecek. Zaman döngüsü böylece devam edecek.
Hem dememiş mi Mevlana;
“Dünya imtihan yurdu; Neden böyle?' diye Moralini bozma.!!
Hicret biter, Bedir gelir.. Uhud geçer, Hendek başlar... Çünkü davası olanın derdi bitmez… Her şeye canını sıkma gönül ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür...”
Kırılan yerden gün doğar bazen. Yitirmemek lazım ümitleri. Kokunu kaybetmemelisin. Ana kokmalısın, baba kokmalısın. Kızlarımla ve oğlumla ne zaman aramıza hasret girse; sarıldıklarında öyle derler. “Ohhhh be baba. Baba kokuyorsun.”
Kokmalı insan. Çünkü Allah; insanı topraktan yarattı. Çiçek açmalı. Etrafa umut saçmalı. Şu hastalıklı dünyayı yeniden imar etmeli. Bir göz kırpması uzunluğunda olsa bile. Umut etmeli. Çünkü insana umutsuzluk hiç yakışmaz. Bilhassa kendini yaratanını bilen insana. Kendisini muhatap alan yaratıcısına inanan insana
“Allah kuluna yetmez mi?” Bu gün insanlık; yavrularını yiyen, kedinin kıvranıp yatması gibi suskunlaşmıştır. Kör bir kanserli hücrenin bütün vücutta saltanat kurduğu gibi, betini benzini soldurup, gözaltı morlukları belirlenmiş ve göz çukurları çökmüş insanlık gibi çökmüştür. Yeterli beslenemediğinden memeleri kurumuş, pörsümüş kucağında ağlayıp duran bebesiyle çaresizce insanlık susmuştur.
Cahit Zarifoğlu farkındalığı olan ‘Güzel adam’lardan öyle der kendini anlamayanlara, duygudan anlamayan duygusuzlara;” Dedim ya… Oturuyorum sadece…
İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok”. Bu gün insanlık, Tarık Tufan’ın dediği gibi acı bir zamanı yaşıyor. Ve bizlerde bu zamanda yaşadığımız İçin nasipleniyoruz. “doktorlar kalp krizinden öldü dediler ama bütün mahalle biliyordu ki Kenan abi gururundan öldü”. Evet bu gün; nice Kenan’lar, nice Ahmet’ler, nice Ayşeler, hayatlarının kaybediyorlar. Asıl ölüm sebebi gizlenmiş Sünni sebepler ortalığa sunuluyor. Ne diyelim ki; o zaman. “Buda geçer ya Hu” Esen kalın.
Adem hocam yüreğinize kaleminize sağlık Allah razı olsun.Rabbim şuurlu bir ümmet olmamızı nasip eylesin AMİN
Teşekkür ederim. Eyüp kardeşim
Kaleminize sağlık olsun hocam Saygılarımla