İsrafil’in sûrundan daha keskin bir sesle İslâm çağırıyor. Ama Allah’ın sağırlaştırdığı kulağa kim sesini işittirebilir? Okumuştum bir yazısında Sezai Karakoç’un. Demek ki her şeyin zamanı var. Ve birde her şeyden haberdar olan ALLAH.
Hayat hakikaten sürprizlerle dolu. Neyin ne getireceğini bilmez ve bilinmiyor. Sabah umutla kalkarsın yerinden, ya bir ölümle, ya bir doğumla uyanır. Ya bir anda dostu ya da sevdiği biri; düşmanın bile yapamadığını, aklından geçirmediğini yapıvermiş. Görürüz çokça da bu zamana kadar düşman gördüğü kişi dostu oluvermiş.
Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmiyor, herkes herkesin keyfine talip... Ne çabuk kalp kırılıyor. Dünya uğruna. Yapılanlar bir anda hiç yapılmamış gibi oluyor, dünyalık kişiliksiz kişilerde.
Bide bunlar sevdiğin saydığın, sırtını dayadığın bir kişi ve kişiler , bundan zarar gelmez dediğin o özel olarak görmüş olduğun omurgasız insanları görünce insan , insanlığından utanıyor. Bu çağ bana göre değilmiş, “ben bu çağın insanı değilim deyiveriyor” Abdurrahim hocamız dediği gibi. (Karakoç).
Ne oldu da insanlık bu kadar yozlaştı. Komşumuz rahmetli Kemal amca öyle derdi “Aslı huuu, Nesli huuu.” Nerede kaldı asıl, nerede kaldı nesil?
Bu düşüncelerde olan insanlar.
İşte o zaman, çekilir kabuğuna..
Buradan bakar dünyaya...
Çok şey kaçırdığını sanmaz zaten.
Duymadığı fazladan üç beş yalandan başka...
“Zamanın kıymetini anlat hoyrata
Yüreğinin ta içini anlat anlamayana
Anlat ki seni değil yüreğini tanısın
Sevdayı anlat yüreği nasır tutmuşa.
Anlat ki geri kalan ömrünü gerçekten yaşasın
Umutsuza güneşi anlat, anlat ki her karanlığın sonu bir aydınlığa gebedir bilsin
Gözlerle değil yürekle bakmayı anlat gözleri görmeyene
Anlat ki:
Gerçek marifet aynada değil
Aynaya bakanda, onu anlasın
Ve “Susmayı anlat; Konuştuğunda hayır olmayana…"
“İnsanlar için Cennet; yerler ve mekânlar değil, hâllerdir” demiştir bir kitabında Muhyiddin ibn-i Arabi (k.s). Nerede kaldı o haller ve hal erleri olan kişiler.
Velhasıl geçti bitti...
Herkes hayatına baktı...
Kaldığı yerden devam etti ya da her şeye en baştan başladı...
Meğer doğru olan buymuş...
Bir şey kısmetin değilse, ne çoluk çocuk ne eş dost akraba ne de beklemek hiçbirşeyi değiştirmiyormuş... Her şeyin aslı çok önemli imiş. Ot kök üstünde yetişirmiş. Kökü sağlam ve temiz olmalı insanın da otunda, ağacında… Bazen öyle zaman gelir ki deriz ki içten içe, ey insanlar, dilediğinizi yapın, dilediğiniz kadar konuşun, istediğiniz kadar gülün ama unutmayın.
“Her nefis ölümü tadacaktır.”
İşte o zaman kökün kalitesi ve kalitesizi meydana çıkacak. Elest bezminde verilen sözün tutulup tutulmadığına. Sözde kalmak, özde kalmak, Haktan ayrılmamak dileğiyle
Esen kalın.