Düşlemek yetmiyor bazen; sesine, rengine, kokusuna dokunmak lazım düşlediğin hayatın...
Yaşlı bir Kızılderili çadırının önüne oturmuş, birbiriyle dalaşan iki köpeğini izliyormuş. Yanına gelen torununa “Bak oğlum yada kızım der, şu köpekletin beyaz olanın adı iyilik, siyah olanın ise kötülüktür”
Çocuk köpeklerden hangisinin kazanacağını sorunca da, şu karşılığı vermiş. “Ben hangisini beslersem o kazanır!”
Barış, huzur, mutluluk, samimiyet, vefa, insanlığa yakışan ne güzel elbisedir. Bu elbisenin her bir düğmesi, düğmelendiğinde insanlık, daha güzel bir hal alır.
Bizim oralarda şöyle bir söz vardır. “Elbisedir kişiyi gösteren, elbiseyi bir ağaca ve oduna giydirsen, ona bile yakışır” derler büyükler.
Bu güzel hasletleri birde insan giyerse, şu dünyada neler değişmez ki. Dargınlığın yerini barış alır. Huzursuzluğun yerini mutluluk alır. Savaşın yerini barış alır.
Bu elbiselerle barışık olanın kişi; bunları bir gecelik gibi sıyırıp atamaz ki üzerinden.
Bide bu elbiselere alışık olmayanlar vardır ki; onlarda sanki bir “ gecelik( elbise)” gibi eğreti durur. Ne yapsanız, ne etseniz yakışmaz çünkü kişide o güzel karakterler yoktur. Onun için o elbise ona olmaz, ona yakışmaz.
Bu gün insanlıkta belki de bundan dolayı yoktur, yukarıda saydığımız güzel hasletler.
Giyindiğimiz ya da giyindiniz o elbiseler hep eğreti duruyor. Karakteri olmayan kişi ve kişilerde.
Yeni dahi alsa, biraz zaman geçtiğinde o güzel hasletlerin “ elbisenin” hiç yakışmadığı belli oluyor çünkü adamı adam eden o güzel hasletlerden çok uzak hatta çok uzaklıkta.
“Sırtında ceketi var diye adam mı? Zannettin, başında yazma (eşarp, başörtüsü ) diye kadın mı zannettin” derler bizim yörelerde.
Öyle değil midir? Herhangi bir insan bizden uzaklaştıkça gözümüzde boyut olarak giderek küçülür, oysa çok sevdiğimiz biri, ahlakını sevdiğimiz, içinde insanlık barındıran kişide bizden uzaklaştıkça büyür, büyür, büyür ve neredeyse her yeri kaplar. “Bu tezat, optik her türlü açıklamanın çuvalladığı yerdir” der Gökhan Özcan.
Bu gün nede çok özleniyor, güzel ahlak sahibi, edep sahibi, vefa sahibi insanlar.
Çekildim kabuğuma, buradan bakıyorum hayata.
Çok şey kaçırdığımı sanmıyorum, duymadığım fazladan üç beş yalandan başka... Cihat Kök’ün işte bu hayatta bende tam buradayım.
Bazen söylerim sevdiklerime “Burası cennet değil, gölgelere âşık olup, güneşi kaybetmeye değmez” diye.
Öyle ise kıymetli okurlarım, Tüm İhlâs ile asıl ve menbâğlarımızı kazanmaya gayret edelim, insanlığın o güzel elbiselerini asla üzerimizden çıkarmayalım.
Esen kalın güzel insanlar.