"Korkarım dünyada bir zaman gele,
İnsanlar yaşaya, insanlık öle..."
Demiş, Bahtiyar Vahapzade…
Belki de insanlık olarak tamda buralarda hayatını devam ettiriyor zamanın insanı. Sorsan, insan yaşıyor ama insanlık elimizden uçup gidiyor.
Açlıktan ölmek üzere olan köpeğe atılan bir parça ekmeğe, köpeğin gösterdiği vefa. Kendini insan zannedenlerin kendini kontrol etmesi gerekir. Bu gün, insan insana yardım ediyor. Yardım edilen insan, yolunu bulduğunda bir anda edilen yardımı unutabiliyor.
Dostlar;
Çinliler, "Balık tutulunca ağ unutulur," diyorlar. Ne de güzel ifade etmişler aslında bu günün insanını ve insanlığını.
Bence; insan bunlara takılmamalı. Kaliteli insan, yaşamını insanlığına yakışır bir şekilde yaşamalı. Yaşamış olduğu yerde bir hareket oluşturmalıdır. Zarara engel, hayrın, güzelliğin önünü açmada anahtar olmalıdır.
Yoksa "Her Nabzı atanı
Diri mi sandın?
Diyar diyar,
Dolaşan ölüler vardır…'
Hitabıyla bir anda dünyamızda yaşadığını zanneden ölülerden oluveririz.
Düşünen insan; insanlığını unutan insanları, beşeriyetten kurtarıp insanlık seviyesine çıkarmak İçin çalışır. Eğer bu gayret olmazsa insanlar, insanlığını unutur.
Çoğu insan, “Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz.” Dediği gibi Cahit Zarifoğlu’nun yüreğimiz yorgun hale gelir ve geliverir.
Çekilmez hale gelen dünyamızdan, gönlümüze su serpen Yüce Allah’ın insanlığa yol gösteren ayetleri, Resulünün yol haritası önünü açar, bu çağın güzel insanlarına.
Dik dur! Kaldıramayacağından ağır değildir yükün…
Allah var, Allah yar… hitabı gönüllere ve gönüllerimize su serper.
Biliriz ve Bilirim ki rabbime ve rabbimize her gittiğimizde elimiz boş dönmeyecek, ya gönlümüze inşirah, ya dualarımıza icabet olacak… İnsanlara, kaybolan insanlığa…
Esen kalın güzel insanlar.