Dostlar, bu haftaki yazıma, Kuranı Kerim’den bir ayet ile başlamak istiyorum. “Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleşin. Orada olandan istediğiniz şeyi bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz” 2/35.
Biz, insanları başka canlılardan ayıran bir özellik ise, merak etme duygusudur. İnsan, kendisini merak eder. Ne olduğu, nereden geldiğini ve nereye doğru gittiğini merak eder. Bazen kendi aralarında sınıflar oluşturur. İşçi- işveren, Memur-amir vb. Demem o ki insan kendisini bir yere yerleştirir sonra yerleştiği O yerden kendisine bakar veya bakmayı dener.
Kuşkusuz dünyamızda başka canlılarda hareket ediyor. Hayvan kısmı da,
Uçsuz bucaksız bozkırın ortasında bir oraya bir buraya koşarak, uçarak dolaşıyor. Otobur olanların besin kaynağı farklı, etobur olanların bedin kaynağı farklı ve farklı beslenirler. Böylece kendisine takdim edilmiş hayatta, hayatlarını yaşarlar.
Hayvanlar, fıtratının gerektirdiği şey her ne ise, onu yemekten o hareketi yapmaktan başka bir seçeceği yapma yada kullanma yetkisiyle donatılmış değildirler.
Hayvan, hayvan ilken kendisine zarar veren bir yiyeceğe kendiliğinden yaklaşmaz. Ama insan, yalnızca kendisine yarayışlı olan şeyle değil, her şey ile ilgilenir. Her şeyi merak eder. Bu merak kendisini zorluklara ve sıkıntılara sokmasına rağmen.
Bir rivayete göre, Adem (as) uykudan uyandığında, yanında Hz Havva’yı görünce. Sen kimsin? Niçin geldin? Diye sordu. Hz Havva, “ben sana zevce olarak yaratıldım”. Dedi. Adem (as) Hak Teala’ya, “bu ne cinstir ki , bunu sevdim ve ona bağlandım“ dedi. Sonra Hak Teala şöyle dedi; “ sen benim kulumsun seni topraktan yarattım. Adını , “Adem” koydum. O’ da ( Hz Havva) benim kulumdur. “Adını Havva koydum” Der.
Adem (as), “Ey rabbim, kalbim ona meyletti. Sanki ciğerimden bir parçadır”. Dedi. Hak Teâlâ’da“ onu senin için yarattım. Benden onun İçin bir şey iste dedi. Adem ( as) ise, “Ya rabbi, ne isteyeyim?” Dedi.
Hak Teâla Hz. İse, “takva ve Salih amel iste” dedi. Sonra Hz Allah ( cc) Hz Adem ile Hz Havva annemizin nikahlarını kıydı. Ve onlara, “ey Âdem ve Havva! Cennetimde oturun, meyvelerimden yiyin. Ve sakın şu ağaca yaklaşmayın. İkinize de selam ve rahmetim olsun” dedi. ( altıparmak peygamberler tarihi. Berakat y. 1977)
Dostlar, Allah’ın, insana yönelik “şu ağaca yaklaşmayın” tembihi, ihtarı, insanı tamda onun varlık yapısından kavrayan bir uyarıdır. İnsan aslında Özgür olarak yaratılmıştır. Yaklaşılmaması istenen ağaç kendiliğinden kötü değildir. O ağaca sembolik bir ifadesidir. İnsanın özgür bir varlık yapısıyla yaratılmış yâda donatılmış olması da bu keyfiyetle ortaya çıkar.
kıymetli okurlarım, onun ( insanın) Özgür yaratılmış olması fıtratıyla ilgilidir. İnsan eğer o ağaca yaklaşmasından men edilmiş olmasaydı kendisinin Özgür olduğunu anlaması da mümkün olmayacaktı.
Dostlar, bu haftaki yazıma böyle bir giriş yapmayı uygun gördüm. İmam hatip lisesi arkadaşlarımdan birisi olan Selami hocam, İslam ahlakını konu alan yazılarını da bekliyoruz demesi üzerine böyle bir giriş yaptım. İnşallah önümüzde haftalarda ahlak konusuyla beraber olacağız. Çünkü bir yasak olacak ki hayatımız bir anlam kazanacak. Bu yasaklar bilinecek ki güzel ahlaka adım atabilelim.
Gayret bizden, başarı Allah’tandır.
Esen kalın dostlar.