Bilmem; hiç düşündük mü? Şu fani alemde biz insanoğlu, Allah’ın bize vermiş olduğu ömrün faydalı yada faydasız, dolu yada boş olarak geçirip geçirmediğimizi nasıl anlayabiliriz? sorusunun cevabı üzerine bu haftaki yazımla siz okurlarımla beraber olacağım.
Seksen yaşımıza geldiğimizde, en iyi hayatımızı yaşadığımızı evlat ve torunlarımıza güzelce anlatabiliyorsak yada öz benliğimize bu sorunun cevabı “evet” olduysa ne mutlu bizlere. Çocukken yada genç ve delikanlılık çağlarımızdaki hayallerimizi bu yaşımızda öz hesabımızı tutturabildiysek, önce Rabbimizin sonra mukaddesatlarımız için yüz kızartıcı bir hayatımız olmadıysa ne mutlu bizlere. Bu öz hesabı tutturabildiysek o zaman yaşamımızın hakkını vermişiz demektir.
Başarının bedelleri ile başarının ödülleri kısa vadede nasıl belli olur. Eğer Kısa vadede ödülleri alırsak, uzun vadede bedelleri öderiz ya da bedelleri ödemeye hazır olmalıyız. Buna karşılık dünyada seçmiş olduğumuz amacın bedellerini ödersek. Ödenen bedelin uzun vadede ödüllerini alırız.
Öyle değil midir? Bizler hayatımızda konuşmalarımızda hayatın bedellerinin ağır olduğunu eş, dost akraba, arkadaş vb. tanıdıklarımıza hep başarının bedelinin ağır olduğu hissini verir ve anlatır dururuz. Bıkkınlık gelir hayatımıza ve öyle deriz. “Çalış çalış nereye kadar” gibi laflar ederiz. Oysa okumuş olduğumuz ya da birinden duymuş olduğumuz bir cümle hayatımızı değiştirir; “Başarının bedellerini bir dönem ödemeyenler ya da ödeyemeyenler başarısızlığın bedellerini ömür boyu öderler.”
Hayatımızı bizler bir kere yaşarız. Tekrarı yoktur bu hayatın. Geçen zamanı asla geri getiremeyiz. Öyleyse hayatımızı bir fırsat bilip işimizde ya da mesleğimizde işimizi en iyi şekilde yapmamız lazım gelir. Yani hayatımızda bir ‘iz’ bırakırız o zaman
Ben hep şuna inanırım; “İşini iyi yap, işini iyi yapmak kazancın karşılığı değil, karakterinin karşılığıdır.” önemli olan karakterimize göre hareket etmek olmalıdır hayatımızda.
Her işimizi düzgün yapmalıyız. Bu iş ne işi olursa olsun. Her işimizi mükemmel olarak yaparsak. İşi mükemmel olanın geleceğinde mükemmel olur. Kendisinden sonra gelen nesle bir “ iz” bırakmış olur yada oluruz. Steve Jobs’un babasının dediği gibi; “Yaptığın bir sehpa varsa, sehpanın altında kalan tahtayı kimse görmese de, oraya en iyi tahtayı bulup koyacaksın.”
Steve’nin kurucusunun yine bir sözünü okumuştum; “Döktüğün beton toprağın altında kalsa bile güzel olmalı” diyor. Başkası övmese de işini ya da işimizi iyi yapmamız gerekir. Bu bizim işimizin kazancımızın karşılığı değil, karakterimizin bir göstergesidir.
Ne mutlu karakter sahibi olanlara.
Seksen yaşımıza geldiğimizde, en iyi hayatımızı yaşadığımızı evlat ve torunlarımıza güzelce anlatabiliyorsak yada öz benliğimize bu sorunun cevabı “evet” olduysa ne mutlu bizlere. Çocukken yada genç ve delikanlılık çağlarımızdaki hayallerimizi bu yaşımızda öz hesabımızı tutturabildiysek, önce Rabbimizin sonra mukaddesatlarımız için yüz kızartıcı bir hayatımız olmadıysa ne mutlu bizlere. Bu öz hesabı tutturabildiysek o zaman yaşamımızın hakkını vermişiz demektir.
Başarının bedelleri ile başarının ödülleri kısa vadede nasıl belli olur. Eğer Kısa vadede ödülleri alırsak, uzun vadede bedelleri öderiz ya da bedelleri ödemeye hazır olmalıyız. Buna karşılık dünyada seçmiş olduğumuz amacın bedellerini ödersek. Ödenen bedelin uzun vadede ödüllerini alırız.
Öyle değil midir? Bizler hayatımızda konuşmalarımızda hayatın bedellerinin ağır olduğunu eş, dost akraba, arkadaş vb. tanıdıklarımıza hep başarının bedelinin ağır olduğu hissini verir ve anlatır dururuz. Bıkkınlık gelir hayatımıza ve öyle deriz. “Çalış çalış nereye kadar” gibi laflar ederiz. Oysa okumuş olduğumuz ya da birinden duymuş olduğumuz bir cümle hayatımızı değiştirir; “Başarının bedellerini bir dönem ödemeyenler ya da ödeyemeyenler başarısızlığın bedellerini ömür boyu öderler.”
Hayatımızı bizler bir kere yaşarız. Tekrarı yoktur bu hayatın. Geçen zamanı asla geri getiremeyiz. Öyleyse hayatımızı bir fırsat bilip işimizde ya da mesleğimizde işimizi en iyi şekilde yapmamız lazım gelir. Yani hayatımızda bir ‘iz’ bırakırız o zaman
Ben hep şuna inanırım; “İşini iyi yap, işini iyi yapmak kazancın karşılığı değil, karakterinin karşılığıdır.” önemli olan karakterimize göre hareket etmek olmalıdır hayatımızda.
Her işimizi düzgün yapmalıyız. Bu iş ne işi olursa olsun. Her işimizi mükemmel olarak yaparsak. İşi mükemmel olanın geleceğinde mükemmel olur. Kendisinden sonra gelen nesle bir “ iz” bırakmış olur yada oluruz. Steve Jobs’un babasının dediği gibi; “Yaptığın bir sehpa varsa, sehpanın altında kalan tahtayı kimse görmese de, oraya en iyi tahtayı bulup koyacaksın.”
Steve’nin kurucusunun yine bir sözünü okumuştum; “Döktüğün beton toprağın altında kalsa bile güzel olmalı” diyor. Başkası övmese de işini ya da işimizi iyi yapmamız gerekir. Bu bizim işimizin kazancımızın karşılığı değil, karakterimizin bir göstergesidir.
Ne mutlu karakter sahibi olanlara.