Kendimiz olmak ne demek? Ya da kendimiz olmak neden önemli. derseniz, bu konuyu iyice anlayabilmemiz için biraz dertleşeceğiz. Dertleşeceğiz diyorum. Çünkü dertleşmek sıkıntıyı ortaya çıkarmak problemi ya da sorunu çözmede bize yol açacaktır. Kendilik olma üzerine ne biz kendimiz örneğiz, ne de nokta kadar dahi gösterebileceğimiz bir örneğimiz yok.
En azından bir kahvehaneye gittiğimiz zaman garsondan bir kahve istediğimiz anda bile garsonun bize “Abi Türk kahvesi mi? Nescafe mi?” diye soruyor beni bu soru çok bozuyor. İşte kendilik sorunu, kendimiz olma sorunu buradan başlıyor. Bu sorun ve sıkıntılar kahvehanelerimize kadar girmiş bulunmakta. Artık kanıksadığımız şeyler bunlar. Sorunu görmen çareyi bulman ya da bulmak için yol almak demektir. Biz sorunlarımızın bile farkında değiliz. Diyorum garsona “Güzel kardeşim birinin adı nescafe. Kahve değil zaten. Nescafe bir marka adıdır. Burası Amerika değil ki başka ülkeye ait olan bir içeceği senden isteyim istediğim senden bir fincan kahve. Kahvenin adına bir de “Türk” sıfatı ekleyim ya da yerleştireyim. Bizim kendimiz ile ilgili bir sorunumuz var. Kendimiz olmak diye ortak bir sorun. Ortak diyorum, bu sorun sağcı-solcu, İslamcı - gayrı İslamcı herkesin hepimizin ortak bir sorunu. Burada kendi kişiliğimizden ve köklerimizden ne kadar kayıp olduğumuzu sizlerle paylaştım.
Bir ara Vedat Milor’un (televizyonda yemek proğramı yapıyor) şöyle bir sözünü işittim. Sizlerle paylaşmak istedim. Diyor ki “bizimki gibi olağanüstü pide, etli ekmek ve lahmacun gibi yiyeceklerin yapıldığı bir ülkede sıradan pizzalar nasıl ilgi görüyor anlayamıyorum” diyor. Şimdi pizza deyince “şık” bir şey. Etli ekmek deyince “Anadolu” akla geliyor. Bu komplekslerimiz yemeğe kadar vurmuş. Deveye demişler boynun neden eğri, o da demiş ki nerem doğru ki dediği gibi her tarafımız kendimiz ve kendimiz olmaktan uzak bir hal almışız.
Hatta Osman Hamdi Bey’in kaplumbağa terbiyecisi olarak yapmış olduğu resmî hepimiz görmüşüzdür. Oryantalist bir ressam. Oryantalizm, Avrupa resmi, Avrupa sanatında genelde yaygın olan bir şey, zaten onları taklit eden bir ressamın üç tane ismi var. Hepsi Türk ismi ve ünlü bir bürokrat. Sultan ikinci Abdülhamid döneminde aynı adamın 1905 yada 1907 yılında yaptığı yine bir resmî var. Sultan Ahmet camiinin mihrabında bir rahleler üzerine oturtulmuş dekolte giymiş bir kadın ayağının altına mushaflar( kuranı Kerim) konmuş. Bunu yapanda yine Osman Hamdi Bey’dir. Osman ismi Türk, Hamdi ismi Türk, Bey ismi Türk. Ne kadar acı değil mi? Kendi öz benliğimizden kişiliğimizden uzaklaşmışız. Yüksek bir Osmanlı bürokratıdır. Şimdi bu resim kayıpmış. Yalnız bu resim biliniyor. Resmin adı “mihrap”. Bu memlekette yaşayan birisi hem de ta o zamanlarda yaşarken kendimizi kaybetmişiz. Allah nasip ederse bu yazımıza kaldığımız yerden önümüzdeki haftalarda da devam edeceğiz ve sonra kurtuluş öze dönüş. Kendi kimliğimize dönmek için çözüm önerilerimizle yazıma devam edeceğim.
Önümüzdeki haftalarda görüşmek dileğiyle. Allah’a emanet olun kıymetli okurlarım.