Kıymetli okurlarım; bizler Müslümanız. Allah; kitabımızda “ben sizlere Müslüman adını verdim” der. Öyleyse bizler, dünyada yaşayan sekiz milyar insandan farklı, bir takım özellik ve güzelliklerimizin olması gerekmez mi?
Öyleyse nedir mümin? Nasıl olmalıdır. Mümin yeryüzünün onuru, gururu ve vicdanı olmalı değil midir? Yürüyüşünde vakar, bakışında merhamet. Dilinde, sözlerin en güzeli olması gerekmez mi?
Allah’ın ayetlerini okuyan, dilleriyle, tüyleri diken diken eden emirleri, gözlerinde bir mahcubiyet hissi ile gözyaşı, ayetlerde gördüğü olağan üstü güzelliklerle Allah ile arasındaki bağı sağlam tutması gerekmez miydi?
Kalbinde Allah’ın zikri, sevdası, rabbinin rızası, ahdi ise adanmışlık ruhunun olması gerekmez miydi?
Gayesi; zulmün kalkması, umudu ise çoraklaşmış gönüllere vahyin yağmuruyla bereketli, huzur dolu ortamların, birlik ve beraberlik içerisinde ıslanmak, bereketlenmek gerekmez miydi? Öyleyse ne oldu bu seçilmiş insanlara; egolarıyla büyük insanların küçülmesi, küçük insanların ise büyümesi. Nedir bu sevgisizlik? Kendini düşünmeler.
Dostlar; mübarek zamanlardayız. Bir durup halimizi, yaşantımızı bi kontrol etmemiz gerekmez mi?
Leon, öyle der bir ara Mathilda’ya. Sevgiyle güzelleşmeyen insanlardan kork. Mathilda, onları hiç bir şey mutlu edemez. Nedir bu mutsuzluk? Bu gün insanlık, terkedilmiş evler gibi. İçi hatıra dolu. Dışı ise sessizlik. Kurak ve yanmış yürekler. Bu yüreklere, gönül eri olan Muhammed’i bir elin yetişmesi gerekmez mi? Kim olacak o eller. Ben, sen, o, bizler, sizler, onlar neredeler? Mehdi mi bekliyorlar ya da bekliyoruz.
Bizim rahmet elçisi bir önderimiz var. Kendisi bir yığın çilelerle hırpalanmış. Çilelerle olgunlaşmış, kötülüğe bulaşmaktan sakınmış ve yaratan O’nu seçmiş insanlığa göndermiş. Sözü doğru, özü doğru, yaşantısı sevgi dolu. Düşmanlarını bile kıskandıracak bir özellikte. “El emin” vasfını alan tek lider. Bu gün bu özellik nerede kaldı gören bilen var mı?
Yaralar sarılmıyor. Yaralar görünüyor ama saracak el yok. Saracak el, olsa bile dokunduğu yeri kangren ediyor, şifa olacak yerde. Derde dert ekliyorlar, yaraya tuz basıyor ve daha da azdırıyorlar, sıkıntılı bölgeyi. Oysa bize yaraya nasıl dokunulacağını o seçilmiş peygamber öğretmişti. O’nun öğretisini Tarık Tufan çok güzel açıklamış. “Bir yaraya nasıl dokunulacağını bilenler hiç acıtmazlar” der. Yine derki Tufan, “Bir de sırf acıtmak İçin dokunanlar vardır. Onlar ise başka.” Biz niçin başka olalım. Bizde hangi özellik var. Gönüllerimizi arındırsak da çare olsak ümmete yetmez mi?
Mübarek zamanlardayız. Ramazan ayındayız. Bu güzel zamanı merhum, üstat Sezai Karakoç çok güzel açıklamış. “Oruç geldi ondan bize ölümsüz bir şeyler katacak demektir. Giderken bizden de O’na ölümsüzleşecek bir şeyler katılmalı” der. Yine öyle dua eder Üstat. “İzin ver ramazanlar uyandırsın bizi Allah’ım/ uyandırsın, bilinçlendirsin ve diriltsin Allah’ım.”
Öyleyse Ramazan; eğer kalp kırmamaksa, gönül almaksa, gücü yettiği halde her acısını sadece Rabbine bırakmaksa, gönül orucunuz mübarek olsun, dilini temiz tutmak, rızkına şükretmek, derdini yalnız Allah'a (C.C) sunmak, doğruyu tavsiye etmek ise dil orucunuz mübarek olsun.
Gözünü haramdan sakınmak, güzel bakmak, güzeli görmek, gördüğüne hüsn-ü zan ile hükmetmek ise göz orucunuz mübarek olsun.
Kulağını gıybete kapatmak, Kur’an sesine açmak, doğru tavsiye dinlemek, hakk kelamı duymaksa kulak orucunuz mübarek olsun.
Güzel düşünmek, bedeni hak yolunda yormak, kötü işlerden kaçmak, kul hakkına dikkat etmekse bedeninizin, aklınızın ve ruhunuzun orucu mübarek olsun, Rabbim hakkıyla eda etmeyi nasip etsin..
Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun. Sağlıcakla kalın güzel insanlar.
Hocam Allah razı olsun. Derdinize dertlenmek ne güzel. Ramazan-ı Şerifi ne güzel tanımlamasını.Rabbim layıkıyla idrak ve ifa edip nasiplenenlerden eylesin inşaAllah. Baki selam ve dua ile.
Teşekkür ederim. Hacı abim. Allah razı olsun
Amin hocam. Eline diline yüreğine sağlık. Hayırlı ramazanlar. Selam ve sevgi ile görüşmek üzere hoşça kal.
Teşekkür ederim. Muhammet hacı amcam. Görüşürüz inşaAllah. Özledim sizleride