Bir büyük deprem yaşadı ülkemiz ve dünyamızdaki bir kaç ülke. Hiç aklımızda yoktu böyle bir depremin olacağı. Hep başka hayallerimiz vardı. Kulun hesabında yoktu böylesi bir imtihan. Demek oluyor ki o zaman; “insan başka düşünür, kader başka.”
Kim bilir bu acı ve sıkıntılar; insana nasıl bir yol bulduracak. Yolunu unutmuş ve yolunu bilmeyen insanlığa.
Tarık Tufan yazılarından birinde "Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez" demişti. Küçük bir ilaveyle son noktayı koyar İbrahim Tenekeci der ki ; “Gülüyor olmam da.”
Ruhu körelmemiş insanların kalbi, o depremi yaşamış olanların kalbiyle atıyor. Çünkü üşüyor her yerimiz, bir evimiz olsa da içinde soba ve doğalgaz yansa da üşüyor hep bir tarafımız. Önümüzde çeşit çeşit yemek olsa da ar ediyor insan o yemeği yemeye. Gece, uykularımızı kaçırıyor kardeşlerimiz geliyor aklımıza ve dualar ediyoruz yüce yaratanımıza.
Demek ki gönül birlikteliği böylesi bir şeymiş. Bizim dilimizde, gönül sıcaklığı diye bir şey var! Bütün soğukları dağıtan, insanı insana aralıksız sevdiren... Enkazdan çıkarılan kardeşlerimizden vefat edenlerin, vefatları ayrı bir duygu yaşatıyor. Hüzünleniyor ve rahmet diliyoruz yaratanımızdan.
Sağ salim olarak enkazdan çıkarılan kardeşlerimiz ayrı bir duygu yaşatıyor. Öyle dedim kendi kendime enkazdan sağ salim çıkartılan çocukları ve insanları gördüğümde. Bütün ağrı kesicileri… Senin gülüşünden mi yapmışlar be çocuk, ya da enkazdan sağ olarak çıkan, yurdumun insanları. Ne zaman Sen gülsen ya da iki kelime etsen, Benim ağrılarım diniyor... Kendime geliyorum.
İnsan bu ne muhteşem bir varlıkmış. Daha yeni yeni anlıyorum varlığımın ya da varlığımızın nelere bedel olduğunu.
Sen; insanı ne sandın?' dağların sırtında taşıyamadığı yükü o kalbinde taşıyor... Demiş, ismini hatırlayamadığım güzel insanlardan biri.
Sevginin ne demek olduğunu da gördük. "Oysa herkes öldürmezmiş sevdiğini, kimi o yaşasın diye kendi ölürmüş”. Bu ölüş; aslında kendini feda ediş. Hiç ölmemenin bir adıdır. İnsanlığın büyüdükçe büyüdüğünün, hatta meleklerden daha üstün olduğunun bir göstergesidir.
Bütün bunların yanında insanlığın ne kadar düştüğünü de gördük. O düşüşleri burada yazıma almayacağım, sizlerde görmüşsünüzdür zaten televizyon ekranlarından yada sosyal medyalardan. Bu tip insanlarda da aslında yaşamanın belki de büyümenin bir hayali vardır içlerinde. Ama yol, yanlış. Onlar kuklalar. Basit yaşayanlar.
Çünkü kuklalar ama sen büyüyemezsin! diye karşılık verdi Peri.
-Niçin?
-Çünkü kuklalar büyümez. Kukla doğar, kukla yaşar, kukla ölürler.
Carlo Collodi/Pinokyo
Demek ki hayat böyle. Ömür de böyledir; "Safâ ile Merve arasında koşan bir Hâcer gibi, kalbi'yle nefsi arasında gider gelir insan"..
Yazıma Arif Nihat Asya’nın dizeleriyle son vereceğim. "Herkesin gönlünde bir aslan yatar." diyenlere inandım; gönülleri dolaşmaya çıktım. İçinde kediler, tavuklar, çakallar yatan; yılanlar, çıyanlar, solucanlar yuvası olmuş gönüller keşfettim. Ve anladım ki, ömrüm hakiki aslanı aramakla geçecek. Ne mutlu gönlün aslanını bulanlara, ne mutlu gönlünü aslan yapanlara. Esen kalın.
Allah razı olsun hocam.