Oysa çare Allah’tı. Her yol ondaydı. Ama eksik bir şeyler vardı. Kalp yoksundu Rahman’dan. Bu yoksunluğu nasıl giderecekti? Bu çağın insanı. Nasıl bulacaktı? Kalp Rahman’ını.
Bu kokuşmuş çağda bir şeylerin yapılması gerekliydi. Düşünmesi lazımdı insanın. Bir çare bulmalıydı ya da bir çare olmalıydı. İnsanlığını unutmuş, insanlığa.
Oysa kendisine, Rahman’ın gönderdiği bir kitap, birde bu kitabı yaşayan ahlakı en üstün, eminin emini olan, arkadaşlarını eğitip sonrada , “ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, yolunuzu şaşırmazsınız”. Buyurmuş bir peygamberin, bu peygamberin izinden giden insanların bıraktığı, hazinenin üstünde oturmaktaydı bu çağın insanı.
Artık hazinenin kapısı açılmalıydı. Çünkü; insana insanlığını bulduran çare oradaydı. İşte buyurun; o çağın insanlarından, günümüz insanlarına, bir ahlak dersi. Belki bir çare olur, kanayan yaralarımıza.
“Ebu Dücane (ra); sabah namazlarını Rasûlûllah (sav)'ın arkasında kılmayı adet edinmişti. Ancak namaz biter-bitmez süratle camiden çıkar giderdi. Bu davranışı Rasulullah (sav)'ın dikkatini çekmiş olacak ki bir gün Ebu Dücane'yi durdurdu ve
“-Ey Ebu Dücane, Allah'a ihtiyacın yokmudur? (ki dua etmeden çıkıp gidiyorsun), buyurdu.
Ebu Dücane; -Allah'a olan ihtiyacım o kadar fazladır ki bir an bile Allah'ı unutmuyorum ya Rasulallah! dedi.
Rasulullah (sav); O halde niçin namaz bitip Allah'a dua edinceye kadar bizimle kalmadan çekip gidiyorsun?
Ebu Dücane; “-Ya Rasûlallah, benim Yahudi bir komşum var, bahçesindeki hurma ağacının dalları evimin avlusuna sarkmış. Gece rüzgar esince, hurmaları bahçeme düşmektedir. Küçük çocuklarım aç olarak uyanıp o hurmaları yemeden önce gidip onları topluyor ve sahibi olan Yahudiye veriyorum.
Bir gün sabah namazından sonra eve biraz geç gidince, yeni uyanan bir çocuğumun o hurmalardan birini ağzına koyup çiğnediğini gördüm. Ağzında çiğnediği hurmaları dışarı atmasını sağlayınca, çocuk ağlamaya başladı. -Ben ona,
“-Allah'ın huzuruna Yahudi’nin hurmasını çalan bir hırsız olarak çıkmamdan utanmıyor musun ki hurmasını yiyiyorsun? dedim.
Dolayısıyla bu durumun bir daha tekrarlanmaması için namazdan hemen sonra çıkıyorum. Duruma vakıf olan Hz. Ebu Bekir Yahudi’ye giderek hurma ağacını satın aldı. Ebu Dücane ve çocuklarına hediye etti.
“Yahudi, Hz. Ebu Bekir'in bu ağacını satın almasının sebebini öğrenince bütün ailesini yanına alarak Rasûlullah (as)'ın huzuruna çıktılar ve ailece Müslüman oldular. Ne güzel bir çare değil mi? İnsanlığını unutan, insanlara…
Ne diyelim? İnsan bu, istese demek ki; yapamayacağı şey yok ama istememiş ne yapacaksın…
“Düzgün ve dürüst bir insan olarak dünya yolculuğunu tamamlamak kazançların en güzelidir” Der. İbrahim Tenekeci. Ne mutlu dünya yolculuğunu güzel bitirenlere.
Esen kalın güzel insanlar.