Sevgili dost; kırılan dallar göğe, yaralarıyla uzanır. Peki sen; insansın. Neden kırıldığında, üzüldüğünde, geleceğin hakkındaki umutların suya düştüğünde ya da yüce yaratan biraz ertelediğinde ellerini, yüzlerini, gönlünü en yüce ile barıştırmaktan kaçınıyorsun.
Neydi eksiğin ya da, neydi eksiğimiz.
Neydi arayıp da bulamadığımız.
Bir tebessüm bir tatlı söz.
Bir dirhem sevgi bir tutam güven.
Neydi sahi yokluğunu çektiğimiz şey?"
Neydi insanın, insandan anlamayışı. Allah’ın Halife’si olan insanı bu kadar aşağılarım aşağısına iten Sebeb neydi? Neyin kavgasını veriyoruz ya da veriyorsun. Oysa sen! Bir zamanlar böyle değildin. Neydi sende ki seni unutturan “o” kıymetli değer. Ya da hazine.
Bir zamanlar UTANMA DUYGUSU yok muydu?
Vardı tabii ki... Hem de bugünlerden çok daha yaygın ve
muhafazakâr bir utanma duygusu vardı ve de adına “HAY” denilirdi o duygunun. Lâkin bugünün utanma duygusu ile o günlerin Hayâsı değer yargıları açısından çok farklıydı.
O yıllarda hırsızlıktan, yalan söylemiş olmaktan, rüşvet almaktan, irtikaptan ( yüz kızartıcı suçlardan), ihtilâstan ( kapıp çalmak fırsatı kollayarak) , hayâ duyulurdu, ar edilirdi. Namuslu adamın elbisesinin yamasından utanılmazdı.
Artık ahlâk değer yargıları çok değişti. Daha doğrusu ahlâk kavramı yok oldu gitti. Şimdi fakirlikten utanılıyor da namussuzluktan hiç utanılmıyor!
Küçücük çocuklar artık paranın, pulun, malın, zenginliğin hesabını yapıyor. Yaşamak bu muydu? Neydi kaybolan? Neydi insanlığı kendine getiren “o” duygu. Bir şeyler eksikti günümüz insanında. Bir şeylerin fakiriydi. Bu gün insanlık. Neydi “o”Dıştaki kibirin, içteki fakirliğin eseri olan “benliğin” sorunu.
Neyimizi kaybetmişiz, ya da neyi kaybetmişiz. Kaybettiğimiz “o” güzel değerin yerine insanı insanlıktan çıkartan sebep neydi.
Düşen ekmek olsaydı öper koyardık başımıza
İnsan olunca hafız. Bakmadık gözünün yaşına.
Belki de insan; bir bakmalı kendine. Yoğun bakımdan uyanın hasta gibi “ ben neredeyim, benim ne işim var buralarda? “Ne oldu bana” Diyerek bir sorgulama yapmalı insan kendini. Kaybettiği değerlerin farkına varmalı. Dönmeli girmiş olduğu sakıncalı yoldan. İnsana; insanlığını unutturan değeri olmayan hiç bir anlamı olmayan yaşamdan kendisine gelmeli.
Belki de her zaman söylediğim gibi “İnsanın imanı görebildiği kadardır.” Esen kalın.
Sy hocam çok güzel bir konuyu işlemişsin, biz müslümanlar miras yiyen yaramaz evlat gibi bazi degerlerimizi öylesine harcadik selam dua .not begen eyim derken begenme ye basmis oldum.
Dilinize yüreğinize ve kaleminize sağlık hocam. Selam ve dua ile esen kal.