Ne soğuk bir kelime ama her birimizin, her canlının tadacağı bir gerçek. Demem o ki her canlı onunla karşılaşacak.
Bilmem ölümü hiç evinizde misafir ettiniz mi? Ölümü yaklaşan sevdikleriniz anne, baba, kardeş, evlat, eş... Bir an gelecek o beklenen ölüm, bizi sevdiklerimizden ayıracak ve ölen sevdiklerimizle birlikte bizde bir gün bu gerçekle karşılaşacağımız gerçeği, hayatımıza girdi mi ve bu düşünce yapısı zihnimizi işgal ettiği andan itibaren hayatımıza önceki zamanlar gibi mi devam ediyoruz? Yoksa bizde bir değişikli yaptı mı? Elbette değiştirecek yoksa ölümle yakın temas halinde olan bizler için hayat çekilmez haline gelir. Bu yakın temas bizlerde düşünce yapımızı değiştirir. Daha mütevazı daha vefakar ve cefakar olmamızı sağlar.
Bilmem duydunuz mu “ölüm doğulalı.” Doğula; Yunanca bir kelime “eşlik eden kadın anlamında” yani ölüme eşlik eden kadın ya da kişi anlamındadır. Bazı ülkelerde böyle bir birim kurulmuş hastanelerde, bu durum çok dikkatimi çekti. Avusturalya’da ölümle ilgili bir farkındalık adında kurulan organizasyonlar olduğunu öğrendim. Bu öğrendiğim bilgiyi siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum. Bu tür organizasyonlar bizler için de bir farkındalık olur. Bilhassa bu günlerde. Hastanelerin palyatif bakım servislerinde bu farkındalık eğitimi veriliyormuş.
Palyatif bakım; ölmek üzere olan kişilerin. Son zamanlarını geçirdikleri yerlerdir. Palyatif bakım hastalarına tedavi yapılmaz. Tedavi ümitleri kalmamış yaşama ümitleri kesilmiş sadece ağrıyı dindirmek için ayrılmış bölümlerdir. Bu birim Avustralya’da çok güzel yapılıyor ve hastanelerle beraber işlermiş. Doktorlar tarafından gönderilen hastalar bu birimde ölene kadar hayatlarını devam ettirirlermiş. Ölene kadar ki ömür maksimum üç hafta. Sonra buradaki hastalar ölüyor.
Halktan birisi bu birimde çalışmak isterse gelir orada ölmek üzere olan kişilere gerekli yardımlarda bulunurlar. Hal ve hareketlerine şahit olurlar. Palyatif bakım gönüllülerini bu bölüme alırlarken tıpkı bir iş görüşmesine gider gibi işe alırlar. Önce form doldurulur. Formda iyi niyet mektubu yazarlarmış. ‘Bu bölümle niçin ilgileniyorsunuz?’ diye sorular varmış. Bu sorulara verilen cevaplar incelenerek uzmanlar işe alırlar sonra yüz yüze görüşmeler olur daha sonrada yüz yüze eğitim alırlarmış. Sonra bu bölümde çalışırlarmış.
Bu eğitimler insanda bir farkındalık yapar. Bir Bilge kişi; “Ölmekte olan birisine yaklaşmadan önce siz, kendi içinizdeki şefkat kapısını açın” der. Öyleyse biz şefkat gözlerimizi nasıl açarız. Ölüm ailelerimize uğruyor. Bu gerçekliğe nasıl baktığını bilmeyen bir kimseden şefkat beklenemez.
Yaşadığımız çağda ölüme karşı nasıl şartlandığımızın farkına varmamız lazım. Akşam elektriğin kesileceğini bilen bizler daha gündüzken mumlarımızı hazırlarız. Suyun kesileceğini bilen bizler gerektiği kadar sularımızı hazır ederiz. Peki, bir ölüm gerçeği var. Bu gerçek içinde bir hazırlığın bir farkındalığın yapılması gerekmez mi? Elbette gerekecektir.
Bu farkındalığı kazanabilmek dileğiyle…