Bazen insan,
Allah'a giden yolları kapanmasın diye içine kapanır.
Bilir ki; Allah'la olan yalnızlık,
Allah'tan uzaklaştıran kalabalıktan iyidir.
Ne de güzel bir yoldur, bunca tikenin, bunca olumsuzluğun, sözüm ona bunca pisliğin içinde, gül olabilmek. Gül kalabilmek.
Hiç üzerine alınmadan olumlu bir şekilde, dünya yolculuğunu tamamlayabilmek.
“Özel” olmak. Sahi neydi özel olmak. O ‘özel’den bir şeyler kaldı mı şu kokuşmuş dünyada.
Artık ‘özel ‘diye bir şey kalmadı. Kaybedilen ‘özelleri’ saysam. Utancımdan kalemlerim yazmaz.
Kalsa da hep ‘özel’ler yadırganır oldu.
Ne olduysa bize kendi değerimizi bilmeyeli oldu.
Bize değer veren ‘ilah’tan ayrı kalınca oldu. Yazık oldu size ve bize yazık. Çok yazık oldu.
Dostlar ne diyeyim.
Çok şey vardı anlatılacak,
O yüzden sustum ve susuyorum.
Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı
Sen duydun mu sustuklarımı der! Oğuz Atay.
Bilmiyorum bu yazıyı okuyan okurlarım. Anlayabilecek mi sustuklarımı, sustuklarımızı.
Hevesleri, beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış kelimeleri, kaçırılmış bakışları, gizledikleri, bitirilmemiş mektupları, susuşları ve istemsiz veda edişleriyle tamamlanmamış bir cümledir insan der. Tarık Tufan’da. Böyle tanımlar insanı ve kaybettiklerini
İşte bunların hepsi ‘özel’ini kaybeden insanlığın, içine düştüğü durumu anlatır.
Bilmiyorum ama fazla söze gerek yok diyorum. Anlayan anladı zaten.
Demem o ki; Söz insana, insanda söylediği söze YAKIŞMALI...
Sözlerim düşünen insana ve insanlığadır.
Ey insan, bul artık kendini. Anla. Dön “özel”ine. Dönmen için gerekli olan her şey var, sende ve şu fani dünyada. Fani dünya diyorum. Bu dünyada kazanılır ‘baki’ hayat. Kendini onar. Kendini onar ki, hem kendi dünyan düzelsin. Hem de dünyamız.
Dünyada
“Mabetler var;
Orda Gönül yıkanır,
Ayetler var;
Kişi kendini tanır,
İnsanlar var;
Melek bile kıskanır.
Sen, o yüceliğin, farkında mısın?
İlaçtan çok,
Dost gerekir hastaya..
O dostlar yazılır,
Yüce listeye,
Bir gönül köprüsü, kuran ustaya,
Ücreti kim verir, farkında mısın?
Bu dünya, Uzun bir yolun başı,
O mezar dediğin, bir sınır taşı,
Ömür iki günlük, İman savaşı,
Her an bitebilir, Farkında mısın? diyerek bizlere bir anlam bir ‘özel’lik yüklemiştir. Cengiz Numanoğlu.
Çok sevdiğim bir şiiridir C. Numanoğlu’nun. Buraya sadece bir kısmını aldım.
Ne diyeyim dostlar; diller ve dillerimiz duaya dursun, duaya sarılsın. Belki insanlık kaybettiği ‘özel’ine kavuşur.
Rahmetine meftunum ya Rabbi!
Hiç bırakmayışına
Hiç terk etmeyişine
Kollamana
Sevmene
Merhametine
Gözetmene
İkrămına
Daima yanımda olmana
Bana, benden yakın olmana
Affetmene
Îkăzına
Gel demene
İste demene
İcabet etmene
Ben sana meftunum ya Rabbi!
Seni seveyim, seni anayım, seni anlatayım.
Şu gönlüm yalnızca seninle yansın.
Senden hiç ırak (uzak) olmasın.
Esen kalın güzel insanlar.
Yüreğine sağlık Adem hocam.
Sağolasın kıymetlim