Bizi böylesi güzel vesilelerle buluşturan Cenab-ı Allah’a hamdolsun. Resulü Muhammed (A.S) salat ve selam olsun. Biliyorsunuz, yazılarımda genelde ahlak, kulluk vazifesi, yeryüzünde nasıl Allah’ın Halife’si olma sıfatını üzerimizde taşırız gibi konuları anlatmaya ve yazmaya çalışıyorum. Bu haftaki yazımda ise “sanat” konusunu ele alacağım.
Sanat; bir şeyi yapmak, ortaya koymak, çıkarmak anlamlarına gelir. Sanat; sadece yapmak demek değildir. Bilmek de gerekir. Çünkü bildiğin işi yaparsın. Dolayısıyla sanat bir bilgi alanıdır. Sanatçı ise bu bilgiyi kendi öz benliğiyle birleştir ve güzel bir sanat eseri meydana getirir. Bizim bu gün, sanatla ilgili düşündüğümüz ve sanatçı olarak insanlara baktığımız zaman, güzellikleri bir bir meydana çıkarırız öyleyse sanat yeni bir bakış eseridir. Hem insanlık tarihinde hem de İslam tarihinde.
Aslında sanat; insanların maharetleri, kendisine has özellikleriyle bir “Allah” vergisidir. Mesela birisi şiir yazar, yazdığı şiiri söyleyemez. Diğeri iyi şiir okur yazamaz. Hikaye yazanlar ayrıdır hikaye okuyanlar ayrı. müzik sözlerini yazanlar ayrı söyleyenler ayrıdır. Bu gibi meziyetler, maharetler ve” fenler dikkat ederseniz; “Fen”ler dedim. Çünkü bu gün “fen” kelimesini fizik, kimya biyoloji gibi dalların kökü olarak biliyoruz. Aslında “ fen” kelimesi çoğulu “funun” maharet anlamına gelir. Maharette sanat anlamında kullanılır. Çünkü sanatın içerisinde bilmek var, yapmak var, maharet var, meziyet var. Bunlar da sanatçıda tabi herkeste olmayan bir özelliği meydana çıkarır. O da “özgürlük” o özgürlük sanatçının ufkunu açar. Bizim göremediklerimizi görmeye hissedemediklerimizi hisseder. Umumda yani çoğunlukta akıl, nefis, çalışma vb. özellikler var ama bir sanatçı gibi bir eser meydana çıkaramazlar. Üretemezler. Bir sanatçı gibi olamıyorlar. Bir şiiri aklına gelip söyleyemiyor. Sohbet ehli birisine, bildiklerini anlattıklarını kağıda dök, bir kitap haline getir dediklerinde ben bu işi yapamam diyebiliyor. Konuşmakla yazmağı ayrı meziyetler olduğunu söylüyorlar. Öyle değil mi ki bizim öyle kekeme sanatçılarımız ve şairlerimiz var ki yazdıkları şiir ve söyledikleri türkülerle insanımızı alır derinliklere o bilinmesi gereken “öze” sürükler.
Televizyonda iki kelimeyi yan yana getiremez ama o sanat eserini icra etmeye gelince bizi bizden alır. Dolayısıyla her insanı Allah, farklı meziyetlerle yaratmış ve mükemmel bir düzen koymuş. İnsanları birbirinden o maharetleri yüzünden bağlı kılmış. Bu bir zincirdir. Zincir tamlık üzerinde olduğu gibi aslında eksiklik üzerindedir. Çünkü Allah’ü Teala insanları aslında eksiklik üzerinde bir birleriyle tamamlar. Mesela bende resim yapabilme sanatı yok ama yapılan resmi okumayı severim birisi bir söz yazar. Bestekar onu besteler. Sesi güzel olan bu bestelenmiş eseri bizlere sunar. Dinleyenleri ise alır götürür o sanat eseri. Tıpkı bir birine bağlı zincirler halkaları gibi tamamlar birbirlerini. Sanatta aslında bir bilgi alanıdır. Sanat da bir “amel” yapma emelidir. Aynı zamanda bir kulluk alanıdır. Ne mutlu kendisini bir sanat içerisinde bulanlara ve gayret sarf edebilenlere.