Bizi, dünyada var eden Allah’a hamdolsun. Yolumuzu gösteren, insanlığın en mükemmel insanı Hz Muhammed’e salat ve selam olsun. Doğuran analarımıza, büyüten babalarımıza, eş ve dostlara, kainatın her zerresine de selam olsun.
“Doğduğum güne, öldüğüm güne, yeniden dirileceğim güne, selam ve esenlik olsun” diyor İsa peygamber. Yahya peygamber hakkında da aynı dilek ve duayı ilahi kelamın en güzel duası olarak zikreder Kerim kitabımız.
Peygamberlerin dilekleri birer duadır. Görünüşte kendileri hakkındadır ama gerçekte yaptıkları dualar ümmetlerinin ve insanlığın birer kurtuluş dileğidir. Kurtuluş düsturudur. Çünkü örnek insanların asıl asıl amacı insanlığı kurtarmaktır. Hal böyle olunca hepimizin doğumu, hepimizin ölümü ve hepimizin dirilişi için ilahi dille ve peygamber ağzıyla yapılan dualar, insanlık İçin ve bizler için en büyük şereftir.
Doğum, ölüm ve yeniden diriliş insanın hayatında, fiziki ve ruhi açıdan çok büyük önem arz eder. Hatta bu üçüncüsü (yeniden diriliş) metafizik hayatımızın başlangıç noktasıdır.
İnsanın doğumuna selam olsun demek; ona bir kader dilemek olur. Ölümüne selam olsun demek; bu dünya hayatını en güzel şekilde değerlendirerek mutlu ve mesut bir şekilde gitmesini dilemektir.
İnsan bu dünyadan nasıl mutlu ve mesut bir şekilde gider ölüme? İyilikleri kötülüklerini bastırıyorsa, yeniden dirilişin gerçekleştiği günde, Allah o güzel kuluna vaad etmiş olduğu mükafatına kavuşmuş ve rızasını kazanmış demektir. Eğer sevabı günahlarını aşıyorsa, geleceğine umutla bakabilir, rabbini razı ve memnun etmiş olmanın bahtiyarlığını yaşar. O insana da Allah, cenneti nasip eder.
O zaman, doğumumuzun, ölümümüzün ve yeniden dirilişimizin iyi olmasını tanrıdan (Allah’tan) dileyebilmek için, iyiye, güzele yönelmek ve kötülükten sakınmak gerekir. Bunlar olmazsa fiiliyatta yapılmazsa, dilek ve temennilerin hiç bir önemi olmaz. Topraktan yaratıldık neden çiçek açmayalım ki. Hayatımız iyilik ve güzelliklerle neden dolmadın ki; dolsun ki hayatımız bir anlam kazansın.
Birde bazen insan, heva ve hevesleri doğrultusunda hayatını yaşarken, iyilikten, güzellikten ya da kutsal değerlerden habersiz yaşarken kendisi; hidayeti seçtiği anda o hidayeti yeniden doğum olarak kabul eder haklı olarak. Demek oluyor ki o zaman; insanın asıl doğumu fiziki olarak doğmak değil, Allah’ı bildiği O’nun varlığına ve birliğine inandığı, Allah’la olduğu, ilahi güzelliklerle yıkanıp tertemiz olduğu zamandır. Bilgeler buna ikinci doğum demişlerdir. Fiziğimiz, ruhumuz İçin imtihan aracıdır. Fiziki doğumumuz ruhumuzun doğumunun gerçekleşmesi için bir araç ve dünyadaki dayanağıdır. İlahi kelamla “selam” verilen doğum ruhun doğumudur. Asıl ölümümüz ise fiziki ölümümüz değil, “ölmeden önce ölme” denilen ilahi sevgide yokluğa erme, kendi varlığını “ O “ Kudret karşısında silme demek olan ölümdür. “Ölmeden önce ölme” sırrına eren kişi hayatın amacını bilmiş demektir. Tanrının kutladığı ölüm, asıl bu ölümdür.
Selamın serpildiği diğer bir gerçek ise, yeniden dirilişimizdir. Kıyametten sonra olacak olan bu yeniden dirilip hesap verme olayındadır asıl diriliş. Allah’ın güzelliğini müşahede etmektir asıl diriliş. Allah insanın, doğumuna, ölümüne ve yeniden dirilişine selam vermektedir. Esenlik dilemektedir. Allah’ın dileğine uyma müminin olmanın en büyük görevidir. Bilinçlenerek yeniden doğarak. Hep yeniden ölerek. Ve hep yeniden dirilerek bu ilahi gerçeği gerçekleştirmek var olmamızın temeli ve hikmetidir. Dileğimiz odur ki; insanoğluna kutlu doğumlar, ölümler ve dirilişler olsun! Yine dileğimiz o dur ki; herkes birbirine hem kendisi hem de insanlık İçin kutlu doğumlar, ölümler ve dirilişler dilesin. Esen kalın güzel insanlar.