Kıymetli okurlarım; Yaşadığımız dünyada, bizleri sevinçler ve hüzünler yoklar. Bu yoklamada insanoğlu, bazen duygularının esiri olur, o minval üzere o duygulu ânı yaşar. Bazen nefsinin esiri olur, nefsinin istikameti doğrultusunda hayatını yaşar.
İnsanlığa gönderilen son Nebi, bizlere bıraktığı emanetlerin içerisinde ( Kur’an ve sünnet), kaliteli bir kişilik ile güvenilir bir toplumun temelini atmıştır. Bu temele sahip çıkan toplumlar asla sarsılmamış. İyiliğin, güzelliğin, adetin, vefanın, güzel ahlakın zirvelerini yaşamışlar. Yaşadıkları çağı “asrı saadet” yapmışlar.
Bu temelin en belirgin özelliği, güvenilir bir toplum olmaktır. Güvenilirliğin olumsuzu, güvenilmeyendir. Güvenilmemenin temelini ise yalan oluşturur.
Bu gün ise ahlaki erdemliliğe her zamankinden daha muhtacız. Bu haftaki yazımda, güvenilir bir toplumun inşası İçin yalansız bir topluma ihtiyaç vardır. Bundan dolayı dinimizce, örf ve adetlerimizde hoş karşılanmayan “yalan” hakkında siz değerli dostlarımla hasbihal edeceğim.
Son nebiye bir kişi, ya Rasülüllah; Müslüman yalan konuşur mu? diye sorduğunda; “Hayır. Hayır. Hayır. Asla Müslüman ( kaliteli insan, temsil insan, örnek insan, model insan ) yalan konuşmaz” demiş ve insanlığın en alt tabakasının (münafıklığın) özelliklerini sayarken, “Onlar konuştukları zaman, yalan konuşurlar” diye konuşmuştur.
Sahi nedir? Söz.
Söz; hayat ve hadiselerin ifade şeklidir, ya da vasıtasıdır. Öyleyse insan neden yalan söyler? Onu bu yalana iten etken nedir? Niçin hayat ve hadiselere uygun olmayanı uygunmuş gibi ileri sürer de, kendisini insanlığın ya da canlıların en kötüsü olma vasfını üzerine alır? Ahlakı erdemliliğini yitirir.
Neden yaşadığımız zaman diliminde birçok insan, olmayanı olmuş gibi göstererek başkalarına hakikat diye sunar? Yalanın sebepleri çoktur. Hepsi zaaflarımızdan doğar. Kuvvetli adam, kuvvetli ruha, inanca sahip olan kişi yada kişiler asla yalan söylemez. Yalan söyleyen adam hastadır. Sebepsiz yalan konuşan ahlaktan yoksun kişiliksiz insanlardır. Onlar yalanı yalan olduğu için severler.
Bundan başka yalan; kinci ve hasetçinin kullandığı silahtır. Fazilette ulaşılamayan bütün ruhlar yalan söyler ve söylemeye meyillidir. Duygusuz kişiler, Aşık’a ve dindara bunun için iftira ve yalan konuşurlar çünkü iftira ve yalana maruz kalan aşık ve dindar kişilerin en önemli özelliği onların fazilet sahibi olmalarıdır.
Yusuf atılganın bir yazısını okumuştum. Hatırladığım kadarıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. “Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.”
Yalansız bir dünyada buluşmak dileğiyle. Esen kalın.
Teşekkür ederim. Osman hocam.
Teşekkür ederim. Ederim. İbrahim
✋Elinize ve yüreğinize sağlık Adem hocam.
Mükemmel hocam