Milli Eğitim Bakanlığı “Milli Marş” yazılması için şiir yarışması düzenler ve bir ödül belirler. Gözler Çanakkale Şehitleri’ne yazdığı muhteşem şiiriye Türk milletinin gönlünde taht kuran Mehmet Akif Ersoy’a çevrilir. Ancak Akif, konulan ödül yüzünden yarışmaya katılmaz. Mâârif Vekili Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif ile görüşerek, onu yarışmaya katılması için ikna eder.
**
Bunun üzerine Mehmet Akif, Ankara’da Tacettin Dergâhı’na kapanarak yaklaşık 10 gün içinde “İstiklal Marşı” adını verdiği “Milli Şiir”i kaleme alır. Milli Şair, İstiklal Marşı’nın kabulünden sonra kazandığı ödülü de Dâr'ül Mesai Vakfı’na bağışlamıştır.
**
Şunu ifade etmek gerekir ki Millî Mücadele yıllarını yaşamadan
İstiklâl Marşını yazmak, mümkün değildir. Mehmet Akif’e de, İstiklâl Marşı hakkında düşüncesi sorulduğunda gözleri dolmuş ve şunları söylemiştir; “O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir bela, musibet ve felâketler karşısında bunalan ruhların, ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan bu marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak gerekir. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur.”
**
İstiklal Marşı incelendiğinde, onun ne kadar temiz, samimi, ümit ve ıstırap dolu bir düşüncenin mahsulü olduğunu görürüz. Milli ve manevi duygularımızı harekete geçirerek din, iman, vatan, ezan ve bayrak sevgisi arasında bir bütünlük oluşturmuştur. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayan şairimiz, eserini, halkın muhtaç olduğu millî ve dinî düşünceler üzerine bina etmiştir. Böylece o, vatan, toprak, hürriyet ve inancımızın yok edilmek istendiği karanlık dönemi geride bırakarak, imanın verdiği ümit heyecan ve cesaretle yazdığı İstiklâl Marşı ile millete şu anlamı müjdelemek istiyordu;
**
Korkma! Endişe etme. Al Sancak sönmez ve yok edilmez. Onun sönmesi, yok edilmesi için yurdumuzun üzerinde tek tüter ocak, tek aile ve tek Müslüman kalmaması lazımdır. Bu da mümkün değildir. Bu millet bayrağını indirmemek için son ferdine kadar mücadele etmeye hazır ve kararlıdır. Çünkü bayrak milletimizin sevgilisi, hilâli de kaşıdır. Onun kaşlarını çatması bizi üzer, gülmesi ise hayat, kahramanlık şevk verir. Zira bu millet, bayrağı uğruna daima kanını verdiği için rengini de ondan almıştır. Dünyada bütün milletlerin bir esaret dönemi vardır. Fakat “Ben ezel-den beridir hür yaşadım, hür yaşarım” diyerek, dünya tarihinde aralıksız hürriyetini müdafaa ve muhafaza etmiş tek millet olduğumuzu hatırlatır. İşte en canlı ve yeni örnek; Çanakkale’de bütün düşman unsurları bir araya geldiği hâlde, karşılarında duran bu kuvvet ve kudret kalesini aşamamışlardır. Haçlı ideali ve medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavar; Mehmetçiğin iman dolu göğsü ve çelik iradesi karşısında mağlup olmuştur.
**
Çünkü onlar haksız yere, zulüm ve kaba kuvvetlerine güvenerek iştahları kabarmış ve yurdumuzu işgal etmeyi planlamışlardır. Böylece bu cennet vatanın bağrına gireceklerini ve şehit kanıyla sulanmış topraklara sahip olacaklarını hayal etmişlerdir. Oysaki bu hayal ve hileleri kursaklarında kalacaktır. Çünkü yüce milletimiz; kararlı ve azimli tutumu sayesinde, Cenab-ı Hakk’ın va’dettiği günlerin ve zaferin arifesine artık ulaşmışlardır. Aydınlık ufkun görünmesinden sonra, Mehmet Akif, İstiklâl Marşımızın son kıtalarıyla âdeta milletimiz adına, Yüce Allah’a niyaz ederek şöyle yalvarıyor;
**
Bu cennet vatan için canımı, bütün varlıklarımı vereyim. Ama beni vatanımdan ayırma. Mabedime düşmanın kirli eli ve ayağı değmesin. Dinin temeli olan ezanlar, kıyamete kadar minarelerimizden eksik olmasın. Bu dualarımız kabul edilip zafere ulaştığımız gün, şehit olup toprak altında yatanlar bile yeniden hayat bulup, yaralarından sevinç yaşları boşanacaktır. Ruhları arşa değerek birbirine kavuşacaktır.
**
Son kıtada; Millî Mücadelenin kazanıldığına dair kesin zaferin, “Ebedî İstiklâlin” müjdesi verilmektedir. Artık hilâl çehresini, kaşını, çatmıyor ve naz etmiyor. Çünkü zafer kazanılmış “Şanlı Hilal” olmuştur. Birinci kıtada karanlığı haber veren şafağın yerine, aydınlık güzel günleri haber veren, gittikçe aydınlanan, huzurlu sabah şafağında, hür ufuklarda şanlı hilâl ebediyen dalgalanmaktadır. Artık milletimizin sevgilisi, bayrağı güldüğüne göre; uğrunda döktüğümüz kanları da helal ediyoruz. Bayrağımız ve milletimiz ebediyete kadar birbirinden ayrılmayacak ve yok olmayacaktır.
**
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Milletimize armağan ettiği
İstiklal marşımız bugün bizlere, milletimize hangi mesajları vermektedir;
Milletimiz tarih boyunca Yüce Allah’a olan iman ve ümidiyle mücadele ederek hak ve adaleti yerleştirmeye çalışmıştır. O’nun adıyla canını vermiş ve şehitlik mertebesine kavuşmuştur. Ezanları susturmamıştır. Böylece Yüce Allah’ın Kur’an’da va’dettiği zaferleri ve istiklâli hak etmiştir.
**
“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.”
(Al-i İmran, 139)