Oruç; gönül cevherini Ramazan'ın açlık ve susuzluk ateşinde pişirerek posasından arındırmadır.
Yaş kamışdan ney olmaz.
Olsa da sesi yürekleri etkilemez. Çiğ, pişmemiş gönülden yükselen ses de etkilemez yürekleri.
Yaz boyu meyve veren ağacın, daha iyi meyve vermesi için bakıma alındığı dallarından budandığı gibi, Müslüman insan da kendi arzu ve isteklerini disiplin altına alır.
Helal dairede olan nimetleri dahi, İmsak vaktinden İftar vaktine kadar kendisine yasaklayarak bedeni isteklerini, yalan, iftira gıyabetten uzaklaştırarak: nefsinin isteklerini gemler.
Yaz mevsiminin yakan sıcağında bir bardak su, kışın donduran soğuğunda bir bardak çayı midesine değil, azan, azdıran nefsinin kabaran istekleri üzerine dökerek Cehennemdeki ateşini söndürür.
Her ne kadar Allah (c.c.) gizli ve açık herşeyi bilirse de gönüllerde olanın açığa çıkmasını ister.
Bu gönüllerde olanın açığa çıkmasının faydası yine insanın kendisinedir, Rabbimize değil.
Gül ağacının özünde sakladığı rengi kokuyu, tazeliği ve harika sanatı
Rabbimiz bilmektedir.
Ancak bütün bu güzelliklerin açılıp saçılmasını ister.
Gül açılınca kokusundan bizler yararlanırız.
Gül güzellik iddiasında bulunmaz.
O güzelliğini mahcup bir eda ile sergiler.
Gül tevazu gösterince
Allah gülün güzelliğini bülbülle âleme ilan eder.
Mümin de özünde sakladığı imanını oruç gibi ibadetlerle sessizce sergilerse Rabbimiz de o Mümini meleklerine överek ilan eder.
"Dostlar arasındaki hediyye gönüldeki muhabbetin şahididir"
Oruç da imanın çiçeğidir. Peygamber Efendimiz "Oruçlunun ağzının kokusu Allah katında Misk (gülyağı, menekşe, karanfil, leylak v.s.) kokusundan daha temiz ve güzeldir"
Oruç onbir ay bedenimiz ve ruhumuzu lekeleyen pisliklerden arınma çiçek açıp onbir ay meyveye durma ayıdır.
(Şifa Tefsiri / Oruç Âyeti /
Mahmut TOPTAŞ)