Yazımın başında; İnsanlık âlemi olarak yaşamakta olduğumuz salgına karşı canla başla mücadele veren başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere, tüm çalışanlarımıza dua ediyor, yatsı ezanları sonrası minarelerimizden okunan tekbir, salavat ve dualara hep birlikte iştirak ederek, rabbimizin rahmetini celb edip bu imtihandan en kısa zamanda milletimizi ve tüm insanlığı kurtarmasını niyaz ediyorum.
Rabbimizin nusret ve inayetinin bizimle olmasının yollarından birisi olan ve Kur'an-ı Kerim'de üzerinde çokça durulan zikir kavramından bahsetmek istiyorum.
Zikir; hem kalple, hem dille, hem de eylemle olur. Kalple zikir, insanın her türlü tutum ve davranışında Allah’ı hatırlamasıyla; dille zikir, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını, tesbih ve dua cümlelerini dilde tekrar etmekle; eylemle zikir ise Allah’ın iradesine uygun yaşamakla olur.
Kamil bir mümin olabilmenin zirve noktası, zikrin huzurunun bütün hücrelerde hissedilmesidir. İnsanın iman derecesi, içinde bulunduğu manevi kıvama göredir. Allah ile beraber, masivadan beri olma hali insanda daimi bir huzurun oluşmasına sebep olur. Dolayısı ile gerçek huzur, zikr-i dâimiye bağlıdır.
Kur’an-ı Kerim, zikrin bütün ibadetleri kapsayıcı bir özelliğinin olduğunu vurguluyor. Bu konudaki ayet-i kerimelerden bazıları:
“Kitaptan sana vahiy edileni oku ve namazı da kıl. Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden men eder. Elbette Allah’ı zikretmek, en büyük ibadettir. Allah, ne yaptığınızı bilir.”
(Ankebût, 85/45)
“Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.”
(Necm, 29)
“Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma!”
(A’râf, 205)
“Beni anmakta gevşeklik etmeyin.”
(Tâhâ, 42)
“Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için de dar bir geçim var. Kıyamet günü onu kör olarak (Yüce Dîvâna) süreriz.”
(Tâhâ,124)
“Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz, keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itaat etme.” (Kehf, 28)
“Onlar inanan ve Allah’ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allah ‘ı anmakla huzur bulur.”
(Ra’d, 28)
“Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok anın ki başarıya eresiniz.”
(Cum’a, 10)
“Ey inananlar, Allah’ı çok anın. Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.”
(Ahzâb, 41-42)
“Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde (uzanarak) Allah’ı anın; güvene kavuştunuz mu namazı (tam) kılın. Çünkü namaz, müminlere vakitli olarak farz kılınmıştır.”
(Nisa, 103)
“Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.”
(Münâfikûn, 9)
Bu ayetlerden kulun her ne durumda olursa olsun Rabbini anmaktan geri durmaması gerektiğini anlıyoruz. Hiçbir dünya meşgalesi, mal-mülk derdi, evlat sevgisi, kısaca insani olan ne varsa kulu Rabbini anmaktan alıkoymamalı.
Zikir, insanı rabbine yaklaştırır. Kendisinin O’nun koruma ve gözetiminde olduğu duygusunu verir. İçinde gönül rahatlığı oluşur, üstüne sekinet ve huzur iner.
Mümin, zikre devam ettiği sürece Allah’a yakın ve O’nun himayesinde olduğunu hisseder. Bu durum müminin iç âleminde huzur ve mutluluk duymasına sebep olur. Allah’ın zikri, insanın gönlünde güven ve tatmin hissi uyandırır.
Hayatın sıkıntı, zahmet ve tehlikelerinin önünde acizlik duyulduğu zamanda, insanın hissettiği çaresizliğin ilacı olur. Unutmamalı ki; "Kalpler ancak Allah’ın zikri ile huzura kavuşur."
(Rad, 28)
Sevgili Peygamber Efendimiz (S.A.V) de kudsi hadislerinde;
"Ben kulumun her zaman yanındayım. Beni zikrederken de onunla beraberim. O beni gönlünden zikrederse, ben de onu nefsimde zikrederim. Beni bir cemaat içinde zikrederse; ben onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.”
(Muslim 48/21). Bu hadis-i şerif bir manada yazımızın başlık kısmında zikrettiğimiz Bakara Suresi 152. ayet-i kerimesinin de tefsiri mahiyetindedir.
"Beni hatırlayın ki ben de sizi anayım.
Bana şükredin, bana nankörlük etmeyin"!
Allah razı olsun irfan hocam