Cabir (R.A) şöyle der;
“Resulullah faiz yiyene, yedirene, bu muameleyi yazan kâtibe ve şahitlerine lânet etti ve «–Onlar müsavidir...» buyurdu.” (Müslim, Müsakat, 105-106.) Karşılıksız mal elde etme esasına dayanan faiz, büyük bir kul hakkı ihlalidir.
Zahirde, insanlara yardım ve kolaylık gibi görünse de, hakikatte zor durumdaki insanların çaresizliğini istismar etmekten başka bir işe yaramayan büyük bir musibettir. Dini ve ahlaki duyguları söndüren ve ekonominin içini kemiren habis bir urdur. Enflasyonu artırmak suretiyle zenginin daha çok güçlenmesine, muhtacın da daha çok ezilmesine sebep olur.
Böylece toplum kesimleri arasında derin uçurumlar meydana getirir. Halbuki meşhur iktisatçıların tabiriyle ekonomik olarak en iyi seviyede bulunan toplum, enflasyon ve faiz oranlarını sıfırlayan toplumdur.
Bunun yanında faizin; işsizliği artırmak, suni fiyat artışına yol açmak, diğergamlık, yardımlaşma, dayanışma, muhabbet, merhamet ve şefkat gibi ahlâkî duyguları zaafa uğratmak, bencilliği ve menfaatperestliği körükleyip para ve nüfuz kazanma hırsını kamçılamak gibi pek çok zararları vardır.
Faiz, insanları çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktan uzak tutar. Faize alışan insanlar, ziraat, zanaat ve ticaret gibi temel kazanç yollarını terk ederler. Geriye para ile para kazanmak kalır ki onun da karın doyurmadığı bir müddet sonra herkes tarafından anlaşılır.
Cahiliye insanının alış veriş gibi normal bir akit kabul ettiği faiz, topluma iyice yerleşmiş olduğu için, Kur’an-ı Kerim’de tedricen yasaklanmıştır. Çünkü insanları kökleşmiş adet ve inançlarından vazgeçirmek oldukça zor bir iştir. Bu sebepledir ki, başta peygamberler olmak üzere bütün ıslahatçılar, insanlara yanlış fikirlerini ve kötü âdetlerini bıraktırmakta pek çok zorluklarla karşılaşmışlar, büyük meşakkatler çekmişlerdir. Bu sebeple hedeflerine ulaşabilmek için tedriç metodunu kullanmışlardır.
Cenab-ı Hak, Mekke’de nazil olan “İnsanların malları içinde artsın diye faize verdiğiniz mallar, Allah katında artmaz” ayetiyle faizi kınamış ve ileride yasaklanacağına işaret buyurmuştur. Daha sonra nazil olan şu ayetlerle de faiz Müslümanlara yasaklanmıştır;
“Ey iman edenler! Kat kat artırmak suretiyle faiz yemeyin! Allah’a karşı takva sahibi olun ki felâha eresiniz. Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının! Allah’a ve Resul’üne itaat edin ki rahmet-i ilahiyeye nail olasınız.” (Al-i İmran 3/130-132)
Bu sebeple faiz, oranı az olsun çok olsun her çeşidiyle haramdır. Nitekim daha sonra nazil olan şu ayet-i kerimede, “kat kat artırmak suretiyle” kaydı zikredilmeksizin faiz mutlak olarak yasaklanmış ve bu hususta akla gelebilecek bazı sorular cevaplandırılmıştır;
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. Bu hâl onların «Alış veriş de faiz gibidir» demeleri sebebiyledir.
Halbuki Allah, alış verişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun hakkındaki hüküm Allah’a aittir. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.” (Bakara 2/275)
Devam eden ayet-i kerimelerde Cenab-ı Hak şöyle buyurur;
“Ey iman edenler! Eğer gerçekten inanıyorsanız Allah’a karşı takva sahibi olun ve faizden kalan alacaklarınızı terk edin! Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulü tarafından size savaş açıldığını bilin! Fakat tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara 2/278-279)
Allah Teala faizin haram olduğunu öğrendikten sonra onu yemeye devam edenlere harp ilan ettiğini beyan ederek son derece şiddetli bir tehditte bulunmaktadır. Bu durum faizin ne kadar büyük bir günah olduğunu göstermeye kafidir.