Peygamber Efendimiz (aleyhisselam), bir gün ashabı ile birlikte namaz vaktini beklemekteydi. Derken bir grup insan çıkageldi. İhtiyaç sahibi oldukları her hallerinden belliydi. Onların bu durumunu gören Efendimiz, namazdan sonra herkesin imkânı ölçüsünde yardımda bulunmasını, bu misafirlere duyarsız kalınmamasını emrettiler.
Kısa bir süre sonra sahabeden biri elinde bir yardım ile geldi. Bunun üzerine diğerleri de harekete geçti ve azımsanamayacak miktarda yardım toplandı. Bu manzara karşısında sevinçten yüzü parlayan Rahmet Peygamberi şöyle buyurdu:
“Her kim güzel bir davranışa vesile olursa, hem kendisi sevap kazanır, hem de onu yapanların sevaplarından nasibini alır. Her kim de kötü bir davranışa çığır açarsa, hem kendi günahını hem de kendisinden sonra onu yapanların günahlarını yüklenmiş olur.”
Efendimiz bu hadisiyle, hayra öncülük eden sahabeyi övüyordu. O, aynı zamanda hayırlı işlerde yarışmanın değerini vurguluyor, kötülük ve kötülüğe sebep olma konusunda bizleri uyarıyordu.
Rasulullah Efendimiz, bizlere hayır işlemeyi ve hayra vesile olmayı emretmiştir.
O, “Hayra aracılık eden, o hayrı işleyen gibi sevap kazanır” hadisiyle de hayırlı hizmetlere öncülük etmeyi teşvik etmiştir.
Hayra vesile olmak denildiğinde sadece maddiyat akla gelmemelidir. Bu, herkesin gönlüne ve gücüne göredir. Hayra vesile olmak, bazen yolunu kaybetmiş birine yol göstermek, bazen de boynu bükük bir mazlumun ümidi olabilmektir. Kimi zaman da darda olan kardeşlerimize duada gizlidir.
Efendimiz Aleyhisselam'ın şu duası bizleri de her daim duası olsun inşallah:
“Allah’ım! Senden doğru söyleyen bir dil, sana teslim olan bir kalp istiyorum. Her zararlı şeyin şerrinden sana sığınıyor, her hayırlı şeyi istiyorum. Her günah için beni bağışlamanı diliyorum.”