"Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız ?" (Mü’minun-115)
İnsan gözünü açtığı andan itibaren etrafında kendisi için hazırlanmış bir dünya bulmuştur.
Başının üstünde Güneş, her yeri aydınlatıp ısıtır. Bulutlar, rüzgar ve gölge; Güneş’in hararetini keser.
Yağmur, bulutlardan yeryüzüne yağar. Toprak, içindeki tohumları yeşertir.
En aciz çağında, anne ve baba denilen şefkat ve merhamet dolu iki sine, o küçücük yavruyu himaye eder, onu her türlü tehlike, hastalık ve sıkıntıdan korumaya, kollamaya çalışır.
İnsan, bu düzenin içinde doğar ve bir müddet sonra bütün olup bitenlere alışır. Hepsini “kendi kendine” olup bitiyor, zanneder.
Nereden geldiğini, niçin yaşadığını ve nereye gideceğini düşünmeyen insan, başıboş bir hayatın içinde olduğunu, her şeyin “tesadüfen” var olduğunu ve “kolaylıkla”, “zaten” yürüyüp gittiğini zanneder.
Halbuki hiçbir şey tesadüfen var olmamış, insanın kendisi de, çevresinde bütün olup bitenler de, kainatın tıkır tıkır işleyişi de hep bir nizam, hesap ve kader üzeredir.
Hem de kılı kırk yararcasına mükemmel bir ahenk ve hesaplamayla.
Kainattaki renk cümbüşü, çeşit çeşit yaratılmış her bir bitki ve her türlü hayvan, lisan-ı halleriyle bir yaratıcıyı haber verir bize.
Her biri, konuşan bir lisan gibi, tek bir yaratıcının gücünü, kudretini, ilmini, sanatını anlatır durur.
Güneş, Ay, yıldızlar ve diğer gezegen ile galaksiler; kısacası gökte bizi kuşatan her şey; yerli yerinde, müthiş bir düzen ve ahenk üzere devam eder.
İnsanın var oluşundan milyarlarca yıl önce var olmuş, tek bir saniye aksamadan, her biri planlandığı üzere seyr-ü seferlerine devam eder.
Ne birbirlerine çarparlar, ne işlerinde tembellik edip vazifelerini aksatırlar.
O kadar ki, insanların gün, ay, yıl hesapları; hatta saat-saniye hesapları bile onların hareketlerindeki düzenden çıkartılmıştır.
İnsanın etrafındaki bitki ve hayvanlar da hep belli bir düzen içinde hareket eder.
İnsanın alt üst eden müdahaleleri olmadıkça, yeryüzünde bir aksaklık, hata ve tahribat yoktur.
Hiçbir tür, başka bir türün tamamını yok etmez. Herkes kendi ihtiyacı kadarını alır ve hayatına devam eder. Yalnız zalim ve cahil insan, açgözlüdür.
Rabbimiz, bize önce kendi cehlimizi ve aczimizi hissederek, yaratılış gayemizin idrakinde hareket etme iradesi lütfeylesin. Bizi, bize; bizi nefsimizin eline bırakmasın. Bizi, marifet, muhabbet ve kendisine kulluk ile şereflendirsin. Amin.