İsra kelimesi gece yürüyüşü demektir. Miraç ise, yükseğe çıkmak yücelmek ve yükselmek manasınadır.
Miraç hadisesi, Peygamberimizin üstün makamlara yükselişi ve Allah’ın Yüce katına çıkarılışı mucizesidir.
Hz. Peygamberin gecenin bir bölümünde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülmesine "İsra", buradan da yüce makamlara yükselmesine, Allah’ın katına çıkarılmasına ise "Miraç" denilir.
Yüce Allah'a yakınlığın en üstün derecesi olan miraç, beşer fehiminin ötesinde akıllara durgunluk veren bir mucizedir.
Bu hadiseyi insanın sadece bilebildiği fizik kanunları ile izah etmek mümkün değildir.
Sevgili Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem)
Mekke müşriklerinin saldırıları ve dayanılmaz eziyetlerine göğüs gererek İslam’ı tebliğ görevini ifa ediyordu. Bu esnada kısa bir zaman içinde kendisine yardım eden, onu büyütüp himaye eden amcası Ebu Talip ve ilk Müslüman, malıyla, canıyla ona bütün varlığıyla hizmet eden sevgili eşi Hz. Hatice validemizi vefat etmişlerdi.
Bu arada Taife bir yolculuk gerçekleştiren Peygamberimizin oradan da taşlanması kendisini çok üzmüştü.
Bu olaylardan dolayı bu seneye “hüzün yılı" adı verilmiştir.
Bütün bu hadiselerden bunalan, bu olaylardan dolayı oldukça müteessir olan Sevgili Peygamber Efendimizi Allah (C.C.) teselli etmek, üzüntüsünü gidermek, O’na hiçbir beşer gücünün görmediği, duymadığı bir takım ayetlerini ilahi sırlarını, âli derecelerini göstermek için O’nu katına uruc ettirdi.
Hicretten bir buçuk yıl önce bir gece, Hz. Cebrail (A.S) Allah'ın Habibi sallallahü aleyhi vesellemi mahiyetini bilemediğimiz “Burak” ismi verilen manevi bir araçla Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdü.
İsra suresinin ilk ayetinde yüce Rabbimiz bu hadiseyi şöyle anlatmaktadır;
"Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Doğrusu o, işitir ve görür.”
Miracın mucizelerle dolu hususları ise Necm suresinde şöyle anlatılmaktadır.
"Allah o anda kuluna vahiy edeceğini etti. Muhammed’in gözünün gördüğünü gönül yalanlamadı.
Ey inkarcılar, onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışıyor musunuz? An- dolsun ki, Muhammed Cebrail’i sınırın sonunda (Sidretü’l-Münteha’da) başka bir inişte de görmüştür.”
Süleyman Çelebi Hz.de Mevlidinde konuyu şöyle anlatmaktadır.
“Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi refref önüne verdi selam
Aldı ol şahı cihanı ol zaman
Sidreden gitti ve götürdü heman”
Miraçta sevgili Peygamber efendimize şu ihsanlarda bulunulmuştur; beş vakit namaz.
Bundan sebep namaza müminin miracı denilmiştir. Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi. Bakara suresinin sonundaki ayetler
Sevgili Peygamberimiz miraçtan evine döner dönmez, gece olup bitenleri ailesine ve arkadaşlarına anlatmış ve her söylediğinin hakikat olduğundan şüphe olmayan Peygamberimize ailesi ve arkadaşları gönülden inanmışlardır.
Mekkelilerin bir kısmı bu olayı duyar duymaz şaşkına dönmüşler; bir gecede bu kadar uzaklara gidip gelinebilir mi? Bu kısa zamanda bu yerler gezilir mi? demişler ve bu sebepten inanmamışlardır.
Kervanların bir ayda gidip bir ayda geldiği mesafeye nasıl olur da bir gecede gidip gelebilir, diyorlardı ve her şeyi maddi ölçülere göre değerlendiriyorlardı. Bu olayı Hz. Ebu Bekir’e anlattılar.
Hz. Ebu Bekir Efendimiz onlara; Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğru söylediğine inanıyorum dedi, hatta bundan daha öte, O'nun Cebrail (A.S.) vasıtasıyla göklerin ve yeryüzünün Rabbi yüce Allah'tan vahiy aldığını da iman etmişimdir dedi.
Bu duruşundan dolayı Hz. Ebubekir (R.A.) efendimize "Sıddık" lakabı verilmiştir.
Miraç Kandilinin bizlerin maddi ve manevi sıkıntılarımızdan inşirah bulmanıza hem dünyevi hem uhrevi olarak yükselişimize ve yücelişimize vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ederiz…