Bu kadar dünya telaşı,
Göçebe bir ruha fazla değil mi?
Herkes bir şeylerin derdinde. Herkes bir şeylerin peşinde. Zaman hiç durmadan ilerliyor. İlerleyen zaman, takdir edilen vakit bir son bulacak. Bu son buluş (ölüm) kişinin arkasında bıraktıkları İçin bir anıdan ibaret olacak. Ve bu anı ya iyi olacak, yada kötü. Bir üçüncü yolu imkansız.
Her ne olursa olsun insanı insan yapan güzel vasıflar vardır. Bu güzel vasıflar ne kadar çok olursa toplum, o kadar huzuru yakalar. Ya yoksa o özel vasıflar, işte o zaman felaket. Kan, gözyaşı, zülüm.. her tarafı kaplar ve dağıtır.
İnsanda bir edep ve terbiye olmalıdır. Bu güzel erdemler kişiyi asla değiştirmemeli. Yüz kere yere düşmüş olsa da kişi,
başkalarına çelme takan biri olmamalı. Ve şöyle söylemeli;
“ben kazanan değil,
İnsan olmak istiyorum...”
Azala azala yaşadığımız şu dünya da
Bir şeyler güzel kalsın artık.
Samimiyet gibi ,
İçtenlik gibi ,
Gülümseyen yürekler gibi ...
Sevgi gibi ...
Değer gibi ...
Eskiler şöyle söylerlermiş. "Dost katına uçmak için, muhabbetten kanat gerek." O kanatlar kalmamış bu gün. Hepsi kırık, hepsi dökük, hepsi güdük.
Bu gün İnsan yorgunuyuz.
Anlamayan, işitmeyen insanların yorgunuyuz.
Fiziksel yorgunluktan daha acı..!
İnsanlık bunalımda, bozuk psikolojiyle yaşıyor. O yığın yığın kalabalıklar.
Bir yığın insan tanıdım. Ama hep yalnızdım. Demiş bir yazısında Didem Madak. İnsanlar artık bir birlerini anlamıyorlar. Bu anlaşılmama kan bağlarında bile olmuyor. Hatta en büyük darbeyi akrabalardan ve dosttan yeniyor. İşte o zaman insan çekiliyor kendi kabuğuna.
Ve dikkatimi çeken şey, yaşadığımız bu asırda büyükler büyük gibi, küçükler küçük gibi değiller. Rol kargaşası çok. Bu gün Sözü ve nasihatleri dinlenilir özü sözü bir olan büyükler azaldı gibi.
Yaşı kırkı elliyi bulan kardeşlerimiz bilirler. O zamanlarda çok güzel insanlar vardı nur içinde yatsın o güzel ve özel insanlar. Çok severdim onları. Okuma yazma bilmezlerdi ,fakat bir çok insandan daha çok etkisi vardı. En azından benim üstümde.
Konuştuğu vakit saatlerce dinleyebilirdim. Hatta konuşmadan bile dinlerdim bu güzel ve özel insanları. Bazen hiçbir şey anlatmazlardı. Sadece hal dili ile örnek olurdu. Yaşı değil, yaşadığı hayat tecrübesi onu bence böyle etkin kılıyordu. Bir büyük nasıl olması gerekiyorsa öyle davranırdı. Bir çocuk gibi değil yetişkin gibi davranırdı . Dargın olanlar , dertlerini bu güzel insanlara anlatırlardı, oda nasihat ederek aralarını şakayla ve ciddiyetle bir şekilde bulurdu. Yapıcı, kolaylaştırıcı, ve uzlaştırıcı biriydi ve birileriydiler Demek ki güven veriyor ki insanlar bu güzel insanlara gelip dertlerini paylaşıyorlardı. .Küçük kusurları görmezden gelir hoşgörüde bulunurdu. İsrafa çok kızarlardı. Azıcık yemek kalsa çöpe değil hayvanlara atardı. Bizi de uyarır ve kızarlardı ve israfı gördüğü zaman bizlere kızardı.
Şimdi şöyle düşünüyorum da neydi bu insanları böyle özel kılan?
Her şeyde samimi ve ihlaslı olmalarıydı belki de bilemiyorum.
Mesela günümüzde onlarca tefsir okuyoruz, o kadar hafızlarımız ve hocalarız var, hala ahlaki bir yozlaşma var. Onların zamanında bu kadar anlayarak okumak yoktu. Ama Nasıl böyle bir kişiliğe erişmişlerdi? Anlamakta güçlük çekiyorum ve çekiyoruz.
“ İnsan,
İnsanın misafiri olmalı.
Sözünde dinlenmeli.
Gönlünde demlenmeli.. ”
Bu güzelliklere sahip olmak dileğiyle. Esen kalın güzel insanlar.