Küçükken televizyonda adını şuan anımsayamadığım bir kanal vardı. Yeşilçam filmleri yayınlanırdı, 2 film... Sabahtan akşama kadar aynı 2 film biter tekrar geri başlardı. Ve bu iki film bir ay boyunca değişmezdi. Günün hangi zaman diliminde açarsa aç aynı sahnelerle karşı karşıya kalırdık. Yine Yeşilçam filmi koyun ama bari değişik olsun diye kendi kendime söylenirdim…
Şimdi aynı durumu asgari ücret zamlarında görüyorum. İki senedir aynı filmin aynı sahnelerini baştan sona tekrar tekrar izliyoruz. Kendimizi sonsuz bir asgari ücret zammı döngüsüne girmiş gibi hissediyorum, kırgın, yorgun ve mutsuzum. Asgari ücretin artmış olmasına zerre kadar sevinemiyorum, sevinmeyi bırakın üzülüyorum.
Asgari ücret nedir? Asgari ücret kime verilir? Asgari veya diğer adıyla minimum ücret, işçilere yasal olarak ödenebilecek en düşük maaş tutarıdır. Ve bu ücret hiçbir vasfı olmayan, mezuniyeti olmayan, bir işi en düşük seviyede bilen kişiye verilir. Yani en azından böyleydi… Fakat şuan mezuniyetmiş, yetenekmiş, iş bilmekmiş bunların hiç ama hiçbir önemi kalmadı. İşe girecek olanın alacağı ücret şimdiden belli, asgari..
Asgari ücret sadece maaşı asgari olarak vermiyor. Hayatınızda ulaşmak istediğiniz ne varsa size bunu asgari olarak sunuyor. Her şeyin kalitesizini size veriyor, minimum seviyede maksimum çaba emek istiyor ama cebinize bir lokma ekmekten başkasının girmesine izin vermiyor. Yılda bir zamlanıyordu, bir ilk olup bu senene temmuz ayında da zamlandı. Peki ne oldu? Alım gücümüz iyice düştü. Bugün 20 TL ile bir marketten bir ekmek bir süt alıp çıkamıyorsunuz. Zamkı asgari ücret insanların cebine girmeden çıkmaya başladı. Marketler, zamlı etiketleri hazırlayıp bastı bile…
Taşını toprağını sıksan cevher çıkan, tarım ülkesi memleketimde adam akıllı bir süt içmek, bir nohut yemek, bir mercimek yemek hayal oldu. Hepsi en kalitesizi, en yenilmeyecek olanı oldu. Ve biz bu filmi daha geçtiğimiz temmuz ayında izledik, hafızalardan silinmedi, izi daha çok taze. Ama maalesef yeniden sahnelere çıktı…
Birkaç ay sonra zammın nasıl eriyip gittiğini göreceğiz. Eve giderken alınan iki ekmek yine teke düşecek. Çoluk çocuk hep yoksun büyüyor, eskiye özlemi sevmiyorum ama eski günlerimizi çok özlüyorum. Paramızın yeniden değer kazanmasını istiyorum. Aynısı gibi olmaz biliyorum ama ucundan bucağından olsa… Enflasyon denilen canavar ağzında hepimizi çiğneyip çiğneyip tükürmeye devam ediyor. Gelecek kaygısı bütün kaygıların önüne geçti. Mental sağlığımız yerinde değil, umutlarımız her geçen gün daha çok tükeniyor. Kirada oturmak bile lüks oldu. Kiraya dahi çıkamayan insanlarımız var…
Ne diyeyim sayacak yazacak o kadar çok şey var ki. Cennet vatanımda böyle yaşamak zorunda kalmak hepimizi derinden sarsıyor, umarım gelecek kaygımızın mutluluklarımız arasında eriyip gittiği günlere de denk geliriz. Dünyanın tüm çilelerinin toplanıp üzerimize geldiği bir nesil olduk. Umarım güzelliklerini de görürüz…
Sağlıkla kalın, iyi haftalarınız olsun. Bu dert hepimizin derdi, hepimizin tasası, hepimizin sorunu. Cümleten aydınlığa çıkalım…