Ekonomik durumlar malumunuz. Ciddi anlamda dar boğazdayız. Yaşamak için ince eleyip sık dokuyoruz. Kemerleri sıka sıka belimiz incecik kaldı. Nerden neyi kısacağımızı bilmiyoruz. Sokakta, parkta, kafede kısacası insanın olduğu her yerde konuşulan tek konu EKONOMİ!
Hal böyle olunca yurtdışındaki alım gücü insanlar arasında ilgi görmeye başladı. Çok çok önceki yıllarda da aynı konular konuşulurdu. Hatta yurtdışına giden tanıdıktan özellikle elektronik ürün getirmesi istenirdi. Daha uyguna, daha kaliteli ürüne sahip olmak isteyenler bunu sıklıkla yapardı.
Ama şimdilerde alım gücüyle alınan maaşlarımız arasındaki makasın ucu iyice açıldı. Evet dünya çapında bir kriz olduğunu söylemek mümkün. Lakin gördüğümüz kadarıyla bizim alamadığımız birçok şeyi, birçok Avrupa ilkesinde almak çok daha kolay. Bunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Ancak benim bugün değinmek istediğim konu çok farklı. Son zamanlarda çok sık karşılaştığım ve artık tahammül etmek istemediğim bir konu.
Ekonomik nedenlerden dolayı yurtdışındaki yaşama özen her geçen gün artıyor. Orada yaşayan insanların hakim olduğu imkanlara insanımız imreniyor. Bu imrenmeyi en çok tetikleyenler de yine yurtdışına çıkan içimizden birileri…
Maşallah oraya giden herkes hemen eline bir kamera alıp markete, mağazaya, pazara, çarşıya dalıyor. Bakın bizde bilmem kaç TL olan bilmem ne markası bir mont bakın burada bilmem kaç Dolar. Bizde bir kilogram kıyma şu kadarken bakın burada bu kadar. Bizim marka diye aldığımız birçok ürüne herkes çok rahat ulaşabiliyor. Burada bir saatlik asgari ücretle alınan bir ürü Türkiye’de bilmem kaç saatli asgari ücretle alınabiliyor… Gibi gibi gibi bir sürü şey. Ve ciddi anlamda artık bu karşılaştırmalar moral bozmaya, can sıkmaya başladı. Yurtdışına çıkan sanki birkaç ay önce kendisi aynı şartlarda aynı ürünü satın almıyormuş gibi değişik havalarda, komplekslerde falan. Ne bileyim bana ilginç ve can sıkıcı geliyor.
Ben bu durumun adını yurtdışına çıkan Türk hastalığı koydum. Yapmayın bunu gerçekten. Tamam gittiniz eyvallah, kaliteyi çok ucuza aldınız, alım gücünüz iyi, birçok şeye daha kolay sahip olabiliyorsunuz, bizim burada bir ömür çalışıp biriktirdiğimiz parayla alabileceğimiz arabayı 3-5 ayda satın aldınız, en güzelini giyiniyor, en güzelini yiyorsunuz ama yeter be kardeşim. Yediğiniz içtiğiniz sizde kalsın biz zaten daraldık bir de sürekli böyle paylaşımlar yapıp var olan iki gram tadımızı da kaçırmayın.
İnanın herkes zaten bunun farkında, herkes biliyor. Bir şarkı vardı sözleri şöyleydi “ Çocuklar bile biliyor, Ali Ayşe’yi seviyor..” diye. İşte bugünün özeti de bu şarkının sözlerindeki gibi. Artık çocuklar bile biliyor, orada alım gücünün çok daha iyi olduğunu, maaşlarımız büyüdükçe alım gücümüzün küçüldüğünü, enflasyonu, zamı, kalitesiz yaşadığımız falan… Biliyoruz işte daha neyi gözümüze sokuyorsunuz. Tama siz güzel yaşayın, gözümüz yok. Ama kürkçü dükkanında işler böyle…