Çocukluktan başlar sorumluluklar. Aile tarafından çocuklara onların yapabilecekleri küçük küçük sorumluluklar verilir. Çocuklar kendilerine verilen sorumlulukları yerine getirdiklerinde bir şeyi başarmış olmanın hazzını yaşarlar. Yaş aldıkça da sorumluluk bilinci geliştikçe de kendi işlerini kendileri yapar hayatlarını sürdürürler.
Mesela okula giden bir çocuk düşünün. Öğretmeni ödev verdiğinde ödevini çocuk değil ailesi yapınca çocuk, kendi üzerine düşeni yapmıyor. Bu aslında ailede başlıyor. Aile çocuğun yapması gerekeni yaptırmayarak ona iyilik ettiğini, yükünü aldığını düşünse de ilerleyen zamanlarda bu yükü kimse taşımak istemiyor.
Hayatımızda maalesef kendi yapması gereken işi yapmayıp, üzerimize yük olan insan sayısı oldukça fazla. İnternetten alışveriş yaptırmasından tutun da girmesi gereken sınavın gününü dahi sizin hatırlatmanız gerekir. Bu kişiler patron değildir ama sizi her daim sekreteri olarak kullanır. Yapıp edeceklerini, getirip götüreceklerini hep ama hep başkasına yaptırmanın derdine düşer.
Bunu da öyle ustaca yapar ki siz neyin içinde olduğunuzu anlayamazsınız. Kendi işinizi bırakıp bu kişilerin işini yaparsınız. İş bu ya bir de bu kişiler size yaptırdıkları şeyin en mükemmel olan olmasını beklerler. Azıcık bir hatada eleştiri yağmuruna tutarlar. Öyle bir kurgu öyle bir senaryo ile etrafınızı sararlar ki siz yapmadığınız her şey için kendinizi suçlarsınız. Oysa işin sizinle yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Bu kişiler kendilerini uyanık, akıllı, iş bilir olarak tanımlar. Akıllarında kırk tilki dolaşır ama kırkının da kuyruğu birbirine değmez bunu da marifet sayar. Açıkçası bu kişiler insan vücuduna yapışmış ekmek elden su gölden geçinen asalaktan başka bir şey değildir. Nasıl bir kenenin yaptığı şey yapıştığı vücudu emmekse bu şahısların yaptığı şey de aynıdır. Rahat vücudu bulan kene kanı emdikçe emer, aç gözlüğü sonu olur. Emdikçe şişer şiştikçe balon gibi olur ve sonunda taşıyamaz ya düşer ya da patlar.
Başkasının üzerinden geçinip bunu akıllılık olarak gören şahıslarda işte tam böyledir. Kendi işlerini başkasına yaptıra yaptıra yaptıra niteliksizleşirler. Bir şeyden haberleri olmaz, kendilerine yetemezler.
Günün sonunda akıllılık olarak gördükleri bilmişlikleri ayaklarına dolaşır. Kendi geleceğini bile başkasının eline bırakırlar. En basit hastane randevusunu bile başkasının almasını beklerler. Hep bir beklenti içinde ömürlerini devam ettirmek durumunda kalırlar.
İşte bu yüzden diyorum ki kendi tırnağınızı kendiniz kesin. Bir şeyi bilmiyor musunuz, öğrenin kendiniz yapın. Öğrenmek bu kadar zor değil. Yapmanız gereken işleri, sorumlulukları başkasına kambur etmeyin. Herkesin yükü kendine ne olursa olsun kendi işini gören insan her zaman daha güçlü daha üretkendir.