Peygamber Efendimiz,
«كُلُّ أَمْرٍ ذِي باَلٍ لاَ يُبْدَأُ فِهِ بِبِسْمِ اللهِ فَهُوَ اَبْتَرُ»
“Şerefli ve kıymetli herhangi bir işe Allâh’ın ismiyle başlanmaz ise o iş hayırsızdır.” buyurmuşlardır.
Tefsirler hayırlı işlere şuurlu ve ihlas içinde besmele ile başlama sâyesinde kulda üç hâlin tecelli edeceğini belirtirler:
1- Besmele insanı kötülüklerden uzak tutacaktır. Zira Allah’ın adı anılarak kötü bir iş yapılamaz.
2- Meşru bir işe besmeleyle başlayan kul, Allah’ı zikrettikçe Allah’ın rızasına uygun hareket edecektir.
3- Bu sayede kul, Allah’ın yardım ve nimetiyle karşılaşacak ve şeytanın hile ve desiselerinden kurtulacaktır.
İstiaze'nin besmeleden önce olmasının hikmeti, herhangi bir mekânın önce boşaltılıp, kirlerden arındırılması ve ancak bundan sonra süslenip güzelleştirilmesi gibidir.
Bu, Kelime-i Tevhid’de önce "la ilahe" diyerek bütün batıl düşünceleri nefyedip ve "ill'Allah" diyerek hakiki imanı kalbe nakşetmek ve Namazdan evvel temizlik gibidir. Kalp, istiazeyle masivadan ve bütün manevi kirlerden temizlenerek, besmeleye ve onunla birlikte gelecek olan hayırlı işlere hazırlanmış olur.
Hangi işe besmele ile başlanırsa, kul, "Allah’ın adıyla bu işi yapıyorum." demiş olur. Bu yüzden kötülüklere ve haramlara "besmele ile başlamak" yasaklanmıştır. Cenâb-ı Hak, Alak Suresi’nin başında Resul’üne "Rabbinin adıyla okumasını" emretmişti. Allah; Cenab-ı Hakk'ın zatına mahsus bir isimdir. Başka hiçbir varlığa ad olmamıştır. Ayet-i Kerime’de, "Sen O'nun bir adaşı olduğunu biliyor musun?" (Meryem, 65) buyrulmuştur. Bundan dolayı "Allah" isminin lügatte ikili veya çoğul şekilde yoktur. Bu isim, sadece ve sadece Allah’a mahsustur.
Bütün esma-i ilahiye ile birlikte daha pek çok manayı içine aldığı ve özel isim olduğu için, Allah kelimesi yerine başka bir isim veya kelime ile tercüme yapmak -en azından- eksiktir. Mesela "Lâ ilâhe illallah" ifadesini "İlahtan başka bir ilah yoktur", "Yalnız ilâh ilâhtır" veya "Tanrıdan başka tanrı yoktur" diye çevirmek, insanın kulağını tırmalamakla birlikte anlam kaybına ve mantık bozukluğuna sebep olmaktadır. O hâlde, tercüme "Allah’tan başka ilah yoktur" veya "Hiçbir ilah yoktur, yalnız Allah vardır" şeklinde yapılmalıdır.
Bu isim, bir kelime veya harften türemiş veya Arapça’ya başka bir dilden geçmiş de değildir. Yapılan araştırma ve çalışmalar çok eski asırlardan beri bu kelimenin "Her şeyi yoktan var eden, kainatı sevk ve idare eden, yegane güç ve kuvvet sâhibine mahsus olmak üzere" kullanıldığını göstermektedir.
Er-Rahman:
Rahmet kökündendir. Lügatte sürekli ve fazlasıyla merhamet, kalp inceliği ve şefkat anlamındadır. Rahman kelimesi de yalnız "Allah" için kullanılan bir sıfattır. Aslında sıfat olması itibariyle çok merhamet sahibi, pek merhametli, gayet merhametli, sonsuz merhametli diye tefsir edilebilirse de "özel isim" olduğu için tercüme edilmez. Özel isimlerin tercüme edilmesi, onun değiştirilmesi demektir. Zira dilimizde bu ismin karşılığı yoktur.
Ve yine bu sebeple "kelime kelime tercüme" şekli veya "Kur’an’ı sadece meal okuyarak anlamaya çalışmak" sağlıklı ve doğru bilgiye ulaştırmaz. Allah’ın "Rahman" sıfatının manası şöyle izah edilmiştir; "Yaratıklarına rızık veren, onlardan belâ ve afetleri uzaklaştıran, takvası veya günahı sebebiyle kullarının rızkını artırıp eksiltmeyen, aksine herkese ve her şeye dilediği ölçüde rızık veren..."
Er-Rahîm;
"Rahîm" kelimesi de "rahmet" kökündendir. Çünkü anne, rahminde taşıdığı yavruya karşı şefkat, merhamet ve muhabbet duyar. İnsan, fakirleri doyurmak ve güçsüzlere yardım etmekle Rahman isminden;
Yanlış yolda gidenlere acıyıp şefkat etmek ve onları iman ve hidayet yoluna davet etmekle de Rahîm isminden feyiz alır.
Not: Bu köşede nasip olursa iman ve İslami hakikatleri paylaşarak dinimizin sahih ve doğru bilgilerini sizlerle birlikte müzakere ve mütalaa edip bunları özümseme gayretinde olacağız inşallah. Tevfik ve Hidayet Allah’tandır.