Kudüs bizim için herhangi bir şehir değildir.
Kudüs sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in İsra’sının son durağı, Mirac’ının ilk hareket ve kalkış noktası olan bir yer de değildir.
Kudüs, semayı ve arzı ortak noktada buluşturan çok müstesna bir mekandır.
Kudüs etrafındaki mübarek mekânlarıyla tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin kutsal mekanı, mübarek kılınmış peygamberler membaı müstesna bir diyardır.
Kudüs bizim imanımızla, akidemizle, Kur’an’ımızla iç içe girmiş, bizim için beden ve ruhun ayrılmazlığından daha ileri derecede, duruşumuzla, yaşayışımızla, nefes alışımızla iç içe olan müstesna bir davadır.
Kudüs ve Mescid-i Aksa davası kuru bir toprak davası değildir.
Kudüs ve Mescid-i Aksa davası bir yerlere hakim olmak ve bir yerleri işgal etmek davası değildir.
Kudüs ve Mescid-i Aksa davası bütün beşeriyetin inancının rahat ve huzurunun teminatıdır.
Kudüs, bütün beşeriyetin ve insanlığın rahat ve huzurunun ancak Müslümanların hakimiyeti altında olduğu zaman teminat altına alınabileceği coğrafi bir mekandır.
Bu bakımdan Kudüs, esas itibarıyla yalnız Müslümanların değil hatta bütün beşeriyetin davasıdır.
Bütün beşeriyetin ancak İslam’ın adaleti ile Kudüs’ün ve dolayısıyla bütün dünyanın huzur ve nizam bulacağının yegâne teminatıdır.
Onun için biz Kudüs davasından vazgeçemeyiz.
İki Mihrab:
Zekeriya Mihrabı
Annesi Hanne tarafından Mescid-i Aksa’ya adanan
Hz Meryem, Hz. Zekeriya himayesinde mabedin içinde kendisine tahsis edilen küçük bir odaya yerleştirilmiştir...
Zekeriya mihrabı olarak bilinen bu bölüm anısına binaen temsilen yapılmıştır.
Buradan hareketle ecdadımız inşa ve imar ettiği Cami ve mescit mihraplarına
Mescid-i Aksada geçmiş olan Kur’an-ı Kerim'de ismi bir sureye isim olarak verilen Hz. İsa (A.S) annesi Hz. Meryem ve Hz. Zekeriyya kıssaları olarak aktarılan ve kıyamete kadar mesaj taşıyan şu ayeti kerimeyi nakşetmişlerdir.
“Bunun üzerine rabbi ona hüsnükabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyâ’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyâ onun bulunduğu yere, mâbeddeki odaya her girdiğinde yanında (yeni) bir rızık bulur ve “Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızık verir.”
(Âl'i İmran / 37)