Kur’an-I Kerim’i bizlere gönderen, Kendi sözünü bizlerin sözünden dinleyen ve bizi kendisine muhatap kabul eden Allah’a hamdolsun. Kendisini tanımak, gökleri ve yerleri yarattığını bizlere göstermek, şu hayat sahnesinde cümle varlığı, adım adım yaşattığı ve yarattığı ve aynı zamanda an be an yaratarak ve yaşatarak gücünü kuvvetini gösterdiği şu dünyada bize farkındalık sağlayan rabbimiz kitabını göndermezden evvel bizleri yarattı. Bizleri buna uygun bir şekilde yaratarak ve bizi bu muazzam bir donatıyla donatarak şu hayatımıza bir farkındalık bahşetti. İşte bu donatı bizlerde bir arayışa yol açtı. Bu arayış ile hak ve hakikatin arayışı. Ve hakikatin ne olduğunu, bu gidişin sonun nereye gideceği ve bu süreçte bizleri nelerin beklediğini sorup, kendimize bir farkındalık bilinci oluşturarak bu süreci en güzel şekilde anlayarak, ayaklarımızı sağlam bir şekilde basarak bizler için “sizlerin içinden sizin gibi” peygamberler gönderdiğini, gerçeğin ne olduğuna dair, bizlere farkındalık kazandırmış. Aklımızı ve ruhumuzu doyurmuştur.
Kur’an-ı anlamak; kalbin ve aklın Kur’an’la mutmain olması demektir. Yaşamda bir anlam ifade etmekti. Benim bu dünyada görevim nedir? Hayatımı nasıl anlamlandırabilirim gibi sorular sorarak kişi hayatına bir anlam yükler. Evet aradığım anlam bu idi. Bununla (Kur’an’la) kalbim huzura erdi. Hak ve hakikati bulduğuna, işte şu anda Allah’ın arzına sağlam basabilirim” hakikatini diyecek bir duruma gelmelidir insanoğlu. Yoksa bu anlama matematikte sayıları, fizik ve kimyada formülleri ve elementleri bilmek, sınırlı ve sığ bir şey gibidir. Kişide bir anlam ifade etmez. Kalbimizin ve aklımızın eşleşmesi, bizi mutmain kılma sürecidir. İşte bu süreçte akıl ve kalpte bir itminan hasıl olur. Bu itminanın adı ‘iman’dır.
Bu olayla ilgili güzel bir hikaye anlatılır. Ülkemizden bir genç, sosyal medyadan Rus bir kız ilke tanışır. Zamanla bu kızla ile evlilik gerçekleşir. Ülkemize gelen bu genç kız bizim gerdek gecesi diye bildiğimiz evliliğin ilk gecesi Seher vaktinde, müezzininin Allah-u Ekber sedalarını duyunda büyük bir merakla genci uyandırır. Birisinin seslendiğini söyler. Sesin ezan olduğunu söyleyen genç. Kıza yatmasını söyler yat bu ezandır der. Ezan nedir diye sorar kız. Kıza, cevap veren Genç “Allah bu ezanla kullarını huzuruna çağırır” der. Kızın arayış içinde olup da aradığını bulamadığı hak ve hakikati şimdi bulmuş. Kendinden emin bir şekilde “Biliyordum zaten bizleri yaratanın bizleri muhatap almasının gerektiğini” diyerek Müslüman oluyor.
Öyle dememiş miydi zaten Allah. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur” Başka bir şeylerle aklı ve kalbi doyurmaya çalışmak boşuna çaba sarf etmektir. Şu imtihan dünyasında vaktini, sağlığını, sayamadığımız türlü nimetleri boşuna heba etmeyelim. Araştırmaktan vazgeçmeden Kur’an’la tanıştığımız zaman yukarıda zikrettiğimiz hikaye gibi bizde de hepimizin dolmaya başladığımızı kalbimizin ve aklımızın mutmain olduğunu görürüz. Hayatımızın farkındalığına varırız. Dolayısıyla Kur’an’ı anlamak, imanla sonuçlanan bir kazançtır. Kazançtır çünkü hayata bir anlam yüklemiştir. Bu anlamı iman ile ifade edebiliriz. O yüreğinizde kalan boşlukları iman doldurur. İman doldurmasaydı eğer kişi hep kuşkular içimde yaşar. Kuşkularda insanı boşlukta bırakır. Boşlukta kalan insan İse hayatında bir anlam yoktur. Ne demişti bizlere gönderilen elçi “mü’minim hayatına şaşarım. Başına bir iyilik geldiği zaman şükreder. Bu onun İçin hayır olur. Yine başına bir sıkıntı geldiği zaman ise sabreder bu onun için hayırdır.” Ne mutlu bu minvalde olabilenlere.