Fiyat algımızı tamamen yitirdik. Neyin fiyatı ne kadar diye sorulduğunda birçoğumuz kestiremiyoruz. Geçtiğimiz yılın bu dönemlerinde bir kışlık monta 900 TL, 1000 TL vermek delilik gibi geliyordu. Fakat günümüzde 900 TL bir mont için uygun sayılabilecek bir rakam.
Peki, ne oldu. TUİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre harcama gruplarında en yüksek aylık artış, yüzde 8,34'le giyim ve ayakkabıda oldu. Öte yandan Merkez Bankası'nın fiyatı en çok artan ürünler arasında giyim de yer aldı. Yani giymek, ihtiyacın olan bir kışlık montu, botu almak artık oldukça pahalı. 4 kişilik bir aile düşünüldüğünde ailenin mont, kaban, bot ihtiyacını karşılamak için gelirlerinin neredeyse tamamını alışverişe yatırması gerekiyor.
Fiyatların bu artışı müşteriye o kadar fazla yansımış olacak ki bazı e ticaret siteleri bankalarla anlaşmalı olarak alışveriş kredisi vermeye başlamış. 36 ay vade ile çektiğiniz alışveriş kredisiyle kaban alabiliyorsunuz. Bir kaban alabilmek için krediye ihtiyaç duyuyor olmak yeterince üzücü. Alışveriş kredisiyle genellikle elektronik eşyalar, beyaz eşyalar alamaya alışmıştık fakat kıyafet için de bu taraz kredilere ihtiyaç duymak…
Montu alıyorsunuz, 36 ay yani 3 yıl montu giyiniyorsunuz mont eskiyor ancak halen siz üzerinizde eskiyen montun kredisini ödüyorsunuz. Gerçekten çalışıp çabalayıp istediğin bir montu bile alamamak nedir? Her şey lüks ama aynı zamanda ihtiyaç. Maalesef karda kışta montsuz, botsuz çocuklar görmeye hazır olmamız gerekiyor. Bir ayakkabı, bir mont alabilen aileler kendini şanslı sayıyor.
Yaşamak bu mu? Her şeyin ucuzuna ve kalitesizine kaçıyoruz. Yediğimiz gıda maddelerinden tutun da giydiğimiz iç çamaşırına kadar. En uygunu neyse onu almaya çalışıyoruz. En uygundan kasıt da öyle bir uygunluk değil. Paramız her geçen gün değer kaybediyor. 100 TL ile evden çıkıp geri geldiğimizde hiçbir şey alamadığınızı fark ediyorsunuz. Önceden pazarlarda pazarcılar “Her şey 5 TL, 10 TL, 20 TL” diye yazar, müşteri çekmeye çalışırdı. Şuan pazarda pazarcılar, “Her şey 100, 150, 250 TL” yazıyor. Bu rakamlar bile uygun geliyor vatandaşa.
Asgari ücret arttı 5 bin 500 TL oldu ama maalesef alım gücü yerlerde sürünüyor. 5 TL artık 1 TL’den bile küçük. İnsanlar bu ekonomik şartlarda bunalıyor. Ekonomik sıkıntılar ardından sosyal sorunları da getiriyor.
Hepimiz için zor bir kış ayı olacak gibi duruyor. Gıda fiyatları, giyim fiyatları her şey ama her şey cep yakıyor. Asgari ücrete ne kadar zam yapılırsa yapılsın asgari, ücretlinin yüzü gülmüyor, gülmeyecek de. Rakamların büyüyor olması çalışanın cebine para giriyor anlamı taşımıyor. Keşke asgari ücret 1400 TL olsaydı da biz bugün ekmeği 1 liradan, patatesi 2 liradan, en güzel montu 200, 300 liradan alabilseydik.
Rakamlar büyüyor umutlar küçülüyor sevgili okurlarım. Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin. Güzel bir hafta olsun…