Evet nihayetinde aylardır olacak mı olmayacak mı diye konuşulan, tartışılan asgari ücret ara zammı geçtiğimiz Cuma belirlendi. 4 bin 253 TL olan ücret 5 bin 500 TL’ye çıkarıldı. Asgari ücrette yapılan bu değişiklik alım gücünü yerinden bile oynatamadı.
Asgari ücrete gelen zammı beğenmiyor değilim, sorun aslında yapılan zam da değil. Sorun alım gücünde. Birkaç somut örnekle açıklamak istiyorum. Biraz eskiye gideceğim, 2017’ye. Geçtiğimiz gün bir e ticaret sitesinden daha önce aldığım ürünlerin fiyatına bakıyordum. 2017 yılında almış olduğum elektrik süpürgesine gözüm takıldı. 2017’de 869 TL’ye almışım. Yani o dönemim asgari ücretli çalışanı benim almış olduğum süpürgeden neredeyse iki adet satın alabiliyordu. 2022 yılına geldiğimizde süpürgenin fiyatı 8950 TL’yi görmüş. Bir asgari ücretli çalışan bırakın bir maaşıyla iki adet almayı, iki maaşıyla 1 adet süpürge alabilecek duruma gelmiş. İşte bu yüzdendir ki maaşın bol rakamlı olması hiçbir şey ifade etmiyor. Önemli olan o maaşla ne alabildiğiniz.
Geçtiğimiz yaz 59.90 olan bir pantolon eğer bu yaz 289.90 olmuşsa asgari ücretin 5.500 TL olmasının benim nazarımda bir anlamı yok. Vatandaşa 5 bin 500 TL maaş vermek, hesaplarda bol rakamlı maaşları görmek iyi hissettiriyor olabilir, ancak bu şişmiş bir balondan başka bir şey değil. Hatırlarsanız asgarinin 4 bin 250 TL olduğu zaman da söylemiştim, bu derece yüksek rakamlar beni korkutuyor diye. Azıcık ekonomi bilgisi olan herkesi korkutmalı, bu bir sevinç kaynağı olmamalı. Açıklanan verilere göre de durum apaçık ortada. Verilere göre haziran ayı dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 6 bin 319 liraya, yoksulluk sınırı da 20 bin 818 liraya çıktı. Bir ailede anne ve babanın asgari ücretle çalıştığını farz edelim. Eve girecek ücret 11 bin TL. Ailemiz kirada oturuyor, bir çocukları var. Faturaları, gıda alışverişleri var. 5 litre açık sütün 60 TL olduğunu, ucuzundan 500 gr peynirin 59 TL olduğunu, ekmeğin 5, bir koli yumurtanın büyüklüğüne göre 45-50 TL arasında olduğunu biliyoruz. Pazarda satılan en ucuz meyvenin kilosunun 10-20 TL arasında değiştiğini, bir demet maydanozun 5 TL olduğunu, bir kg tereyağın 128 TL olduğunu, bir kg şekerin yeni gelen güncelleme fiyatla 20 TL’yi aştığını hepimiz biliyoruz. Peki şimdi bu 11 bin TL maaş giren evimizde aile nasıl geçinecek?
Ailenin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılaması bile lüks duruma gelmişken bu ailede hobi denen bir şey kalacak mı? Aile içi huzur ekonomik sıkıntılarla birlikte nasıl sarsılacak? Çocuk, yeterli ve dengeli beslenebilecek mi? Yolda giderken gördüğü en basit bir oyuncağı annesine aldırabilecek mi? Ve bu anne dışarı çıkarken bile suyunu şişeye doldurup yanında götürerek yaşadığı bu hayattan kaç gr zevk alacak? Eğer yaşamak buysa ve bunun adı zamsa becerebilen buyursun yaşasın. Yoksulluk ve açlık sınırının altında kaldığı halde, buna da şükür diyebilen beri gelsin. Yaşamak bu değil, insanın bir hafta sonu ailesiyle dışarda yemek yemesi, vitrinde gördüğü bir pantolonu düşünmeden alabilmesi, ayak sağlığına uygun bir ayakkabıyı giyebilmesi, haftada bir de olsa ailece sofrada kırmızı et, tavuk, balık yiyebilmesi, bir sinemaya gitmesi, tüm senenin yorgunluğunu atmak için istediği bir şehre tatile gidebilmesi lüks değil, ihtiyaç, olması gereken bu!
Ne diyeyim 5 bin 500 TL hayırlı olsun. Çok para, deli para, harca harca bir saatte bitecek bir para! Asgari ücret kefesine ne kadar konursa konsun kefenin diğer ucunda oturan alım gücü oldukça besili, alım gücü bir lokmada koca ağzıyla asgariyi yutuveriyor. Terazi aynı, kefe aynı, rakamlar büyüyor! Özetle, bugün 5 TL’ye aldığını yarın 10 TL’ye alamıyorsun. Ve çok iyi maaş alıyorsun!