Baba nedir? Baba arkamızdaki dağ, gücünü en çok hissettiğimiz varlık, bizi koruyan kollayan, hayata hazırlayan, sığındığımız liman, en çok güvendiğimizdir. Baba karakteri bir çocuğun hayatında her şeyden önemli olandır. Eğer bir çocuğun arkasında onu sonsuz bir sevgiyle, şefkatle kucaklayan, güven veren, sahip çıkan, yanında olan bir babası varsa o çocuk hayata bir sıfır önce başlamış demektir. Baba, boşluğu ve yeri asla dolmayan, doldurulamayandır.
Babası ile güzel çocukluk geçirmiş bir birey, hayata karşı daha güçlü, daha kendinden emin, daha özgüvenli olarak başlar. Babası tarafından değer verilen görüşlerine, düşüncelerine saygı duyulan çocuk, başkalarının görüş ve düşüncelerine saygı duymayı öğrenir. Baba sevgisiyle, ilgisiyle büyüyen bir erkek çocuğu iyi bir baba, iyi bir eş olur. Yani bir çocuğu babası aslında onun aynasıdır. Baba aynaya nasıl bakarsa çocuk öyle şekillenir ve yetişir. Hani derler ya ‘Ayağını babası kaldırmış o basmış’ diye işte tam olarak öyle. Babasının gölgesinde güvende ve huzurlu yetişmiş bir çocuk huzur verirken babası tarafından hırpalanmış bir çocuk, karşısına ne geçerse onu hırpalar, yaralar, yıpratır…
Baba faktörü hayatımızda bu kadar önemliyken, babasız büyüyen ya da babası tarafından görülmeyen çocuklar fırtınada yelkensiz savrulan bir gemiye benzerler. Nereye savrulacaklarını kendileri değil, rüzgârın yönü belirler. Babası hayattayken babasız bırakılan, babası tarafından değer verilmeyen bireyler, hayatın içinde bocalamaya eğilimlidirler. İçinde bulundukları boşluktan çıkamazlar. Hafta sonu tam olarak bu iki farklı baba örneği ile karşı karşıyaydım. İlki, evlatlarına sevgisini göstermemiş, evlatlarının başını okşamamış, onun sevgisine merhametine muhtaç çocuklarının karşısında ulaşılmaz bir varlık olmuş, çocuklarına değer vermemiş, özel hissettirmemiş bir baba. Diğeri ise bebeği olacak kızına hala bebek gibi bakan, kızını ‘Benim çörek otum’ diye öpüp koklayıp seven, elini hiç bırakmayan bir baba. Yanımda iki çocuk vardı hafta sonu. İkisi de çok güzel çocuklardı. İkisinin sadece babası farklıydı. İki kız evladı, iki anne, iki çocuk…
Babanın ne kadar önemli olduğunu iliklerime kadar hissettiğim bir an oldu. Çocuklar aynı çocuktu, ama babalar… Babalar tam bir uçurum. Bir kez daha anladım güçlü, sevgi dolu hayata karşı ılımlı ve olumlu olan insanların aslında babadan geldiğini, babadan bu sevgiyi gücü değeri alan bir çocuğun nasıl güçlü olduğunu. Babası tarafından yoksun bırakılan bir çocuğun aslından hiç büyümediğini…
Babası vefat ettiği için babasız büyüyen tüm çocukları kucaklıyorum. Ama babası yaşıyorken babasızlığa mahkûm edilmiş çocuklara diyecek hiçbir teselli cümlesi bulamıyorum. Sevgisini evladına gösteremeyen, göstermekten çekinen, utanan ya da evladına sadece biyolojik olarak baba olan tüm babalara sesleniyorum. Bu hayatta bırakacağınız en güzel imza evlatlarınız. Sevmekten, korumaktan, güven vermekten korkmayın. Bir çocuğu babasız bırakmak, onu hiç çıkamayacağı çukura bile bile atmaktır. Çocuklarınızı bile isteye o çukura itmeyin. Sadece biyolojik değil her anlamda çocuklarınızın babası olun. Sevmek, sevdiğini söylemek, göstermemek ayıp değil. Sevin, koklayın, değer verin. Sizin sevip değer vermediğiniz o çocuklar bin parçaya bölünüyor, o çocuklar aldıkları yaraları bir ömür taşıyor, o çocuklar asla iyileşmiyor. Sevgisiz hasta ve yaralı çocuklar yetiştirmeyin.