Ne kadar uzaklaşmaya duymamaya, görmemeye, aklımızı farklı alanlara kanalize etmeye çalışsak da ana gündem maddemiz ekonomi. Ekonomik gelişmelerin içinde debelenip duruyor düşüncelerimiz. Her uyandığımız yeni güne, yeni zamlarla uyanıyoruz. Bir gün A liraya aldığımız bir ürünü ertesi gün A+ liraya alıyoruz. Hal böyle olunca kaçınılmaz bir son da kapımızı çaldı. Stokçuluk…
Hafta sonu birkaç ihtiyaç için markete gittim, aradığım ürünü beş market dolaşmama rağmen bulamadım. Aradığım şey ne bir tropikal meyveydi ne de Hint Kumaşı. Tuvalet kâğıdı. Tuvalet kâğıdı deyip öylece geçmek artık ona saygısızlık olur diye birkaç cümleyle bahsetmek istiyorum. Tuvalet kâğıdı yatırımı diye bir şey var. Vatandaşlar daha çok zam gelmesin diye buldukları tuvalet kâğıdını stoklamış. Market personeli “Nasıl yok daha yeni reyona dizdim” deyip bir de kendi bakmak istedi, sonuç aynı yok…
Önceden insanımız maaşının bir kısmını kullanır ihtiyaçlarını karşılar kalanını kenara atar birikim yapardı. Ancak benim son zamanda gördüğüm şey stokçuluk. Artık herkes her şeyin stokçuluğunu yapıyor. Tuvalet kâğıdı, sıvı yağ, bulaşık, çamaşır deterjanı… Yani uzun vadede bozulmayacak kullanılacak ne varsa stoklanıyor. “Elimde param varken bunu alayım yarına artar” mantığı reyonları boşaltıyor. Vatandaş gelecek zamlardan, stokçuluk yaparak bir nebzede olsa etkilenmemeye çalışıyor.
İşin en kötü yanı da belirsizlik. Ne zamana kadar sistem bu şekilde ilerleyecek? Zam gelecek diye çılgınca stokçuluk yapılacak. Hepsi bir bilinmez. Hepsi kafamızı meşgul eden, en önemli hayat telaşesi. Ürünleri stoklayıp kendisini şanslı sanan insanımız, nereye kadar stok yapacak?
Reyonların boşaltıldığına bir de pandemi döneminin başında şahit olmuştum. Pandemi döneminde “kısıtlama olacak markete gidemeyeceğiz” telaşıyla doldurulmuştu evler. Şimdi de zam gelecek telaşıyla dolduruluyor küçücük evler… Küçük diyorum çünkü son dönemde yapılan birçok daire metrekare olarak küçük. Şahsım adına çok küçük bir evde yaşamama rağmen elektrik süpürgesini, ütü masasını koyacak yer bulamıyorum. Stokçulukta ustalaşmış insanlarımız aldıkları ürünleri nereye saklıyor? Evlerinde kiler falan mı var? Diye de içten içe merak ediyorum.
Bu stoklama olayında en çok anlamadığım ise akaryakıt stokçuluğu. En fazla ne kadar stok yapabilirsin ki? Bir depo mu? Peki, bir depo benzini zamsız almak için kilometrelerce uzayan kuyrukta beklemek nedir? Yoğun olan trafiği iyice yoğunlaştırmak. Sonuç olarak doldurulan depo da bitecek, alınan üründe. Tüketim insanıyız, hiçbir şey yerinde durduğu gibi durmuyor. Bu nedenle gereksiz stok yapmaya anlam veremiyorum.
Bu ürünü stoklasak da mı saklasak, stoklamasak da zamlı mı alsak? Diye düşünmek bile artık yıpratıyor. Gelen zamlar makul olsun, artık ekonomi dışında başka şeylerden konuşalım. Tuvalet kâğıdı bir yatırım aracı olarak değil de amacı için kullanılsın.