Çok farklı bir konuyu ele almayı düşünüyordum oysa bugün. Yaşadığımız hayat içerisinde tahammül edemediğim, bizi yoran bir konudan. Sonra bir haber düştü önüme. İşte o an her şey önemini yitirdi… O önemli konunun ne kadar önemsiz kaldığını anladım…
Gebze’de yaşayan 27 yaşındaki bir genç, geçirdiği ani kalp krizi sonucunda hayata gözlerini yumdu. Kalbi, gencecik bedenini daha fazla idare edememiş. Oysa daha çok erken değil mi? Yaşayacak kim bilir ne günleri olacaktı. Aklında ne hayalleri ne planları vardı. Şimdi hiç biri, bir öneme sahip değil, gencecik bedeni sonsuz oldu…
Haberi okuduğumda diğer her şey benim için anlamını yitirdi, gencecik bir canın aramızdan ayrılmış olmasının hüznü çöktü içime. Ölümün soğuk yüzü bir kez daha gösterdi kendisini. Nerede nasıl ve ne zaman geleceği belli olmayan ölüm, 27 yaşındaki Gebzeli genç kardeşimizi hastanede yakalamış. Ayağı kırık olan genç, kontrol için hastaneye gitmiş ama maalesef ayağı değil kalbi onu taşımaktan vazgeçmiş.
Gebze’de birkaç gündür kendisini iyiden iyiye hissettiren sonbahar, bu haberle birlikte iyice etkisini gösterdi. Ruhumuz üşüdü. Tanıyan tanımayan kim varsa üzüldük, ah ettik. Yitip giden her canın arkasından ettiğimiz gibi dualar okuduk, rahmetler diledik…
Ve sonrasında düşünmeye başladım biz faniler, dünyada bir yolcu olduğumuzu unutup hiç bitmeyecekmiş gibi davranıyoruz. Hiç gitmeyecekmişiz gibi yaşadığımızdan kimi kırıp, kimi incittiğimize de bakmıyoruz. Güneş doğumuyla yakaladığımız modumuzu gün içerisinde kırıp dökerek tamamlıyoruz. Naif olan ne varsa da yıkıp geçiyoruz. Çünkü baki kalacağımızı falan sanıyoruz, ya da komşunun başına gelenin asla kendi başımıza gelmeyeceğini düşünüyoruz.
Kırılıyoruz, üzülüyoruz, tükeniyoruz, hayatı yaşamak yerine kendimize ızdırap ediyoruz. Oysa yeniden yeşillenmek için kurumak gerektiğini unutuyoruz. Yeniden hayata tutunmak için kırılmak gerektiğini aklımızdan çıkarıyoruz. Tıpkı kurumaya yüz tutmuş bir çiçek gibiyiz aslında. Kuruduğun yerde, sana yetemeyen bir toprakta yaşam mücadelesi vermek nasıl bir zaman kaybı, nasıl ümitsiz bir bekleyiş. Oysa çiçekten küçük bir fide koparsalar, taze bir toprağa dikseler nasıl da yeşillenecek, nasıl da güzelleşecek…
Ölümün hak olduğu bir dünya için sizi kurutan ve yeşillenmenize izin vermeyen ne varsa uzak durun. Çünkü hiç birimiz bu hayattan sağ çıkamayacağız. Sırf birilerini mutlu etmek için, birilerin işini yoluna koymak için ömrünüzü adamayın. Güzel yaşayın, güzel günler görün, güzel anılar biriktirin ve güzelliklerle yok olun…