Ne yediğimizi biliyor muyuz? Bence artık bir çoğumuz ne yediğimizi bilmiyoruz, gerek gelen zamlardan gerek paketli gıdaların içeriklerinden anlamadığımızdan ne olduğunu bilmeden onlarca ürünü tüketiyoruz. Belki de zehirden daha tehlikeli olan yiyecekleri gıda diye, besin diye kendi isteğimiz ve arzumuzla tüketiyoruz. Sonrasında gelen onlarca hastalık…
Bir yazı okumuştum, “Ne yiyorsanız, o olursunuz” diye. Öyle haklı ki! Çünkü yediklerimizin karşılığıyız. Şekeri, karbonhidratı sağlıksız besinleri sıklıkla tükettiğinizde sadece bedenimiz değil ruhumuzda ağırlaşıyor. Doğal ve sağlıklı ürünleri tükettiğimizde beynimizin berraklaştığını hemen anlayabiliyorsunuz. Bu nedenle nasıl yaşayacağımızı neleri yiyip neleri içtiğimiz yakından ilgilendiriyor.
Hele ki bu çağda... Gıdaların içerikleri zehirlerin içeriklerini aratmıyorken. Kaliteli diye tükettiğimiz bir çok markanın da aslında kaliteli olmadığını, içeriğinin hiç de düşündüğümüz gibi temiz olmadığını öğreniyoruz. Eskiye dönüşü teklif etmeyi seven, eski günler çok güzeldi şimdi ki günler kötü demeyen biri olarak gıda konusunda acilen geleneksel yöntemlere dönülmesi taraftarıyım. Ne yediğimizin belli olduğu günleri istiyorum.
İnsanlar gıda konusunda organik arayışına girince de onunda kandırması çıktı tabi ki. Sorsanız her şey organik. Ama organik diye satılan gıdanın bundan haberi bile yok. Organik etiketiyle satılınca fiyat birden üç beş katına çıkıyor, ama içeriğin kalitesi aynı hızla artmıyor tabi! Organik süt ama içi koruyucu madde dolu, organik peynir ama içi patates püresi dolu, organik domates ama ilaçla büyütülmüş ha bide tarla domatesi var ömründe hiç tarla görmemiş ama tarla domatesi etiketiyle satılan o domates! Salatalık kokmayan salatalıklar, karpuz gibi olmayan karpuzlar, elma gibi olmayan o elmalar, görünümü çilek tadı ne olduğu belirsiz iri iri kırmızı meyveler… Liste uzadıkça uzuyor. Geçmişin bir şeyini alacaksak eğer lütfen gıda ve besinlerini alalım. Yediğimiz içtiğimiz belli olsun.
Geçtiğimiz gün bu organik batağının kurbanı oldum. Ama haklarını da yememek lazım ciddi ciddi organikmiş… Dün yediklerimizin içinden ne çıkacağını kestiremediğimiz bir güne gözle görünür bir şekilde şahit oldum. Güzel bir Pazar kahvaltısı hayal etmiştim. Haliyle yumurtasız olmazdı. Masayı hazırladım güzelce, sıcak ve taze olsun diye en sona ayırdım yumurtayı kırmayı, keşke hiç kırmasaydım diyeceğim hiç aklıma gelmeden… Erittiğim tereyağın üzerine yumurtayı kırdım ama yumurta kırılmıyor çekiştiriyorum çekiştiriyorum yok olmuyor. Bir güçle sonunda kırıldı ama içinden yumurta değil civciv tavaya düştü. Bir taşla iki kuş vurmuş oldum gibi. Yumurta beklerken yumurtanın içinden bir kısmı oluşmuş bir civciv tavada kendine yer buldu! Tavayı da ocağı da ne oldu hatırlamıyorum. Evdekiler çığrışıma gelip atmışlar. Sanırım benim için yumurta bitmiştir. Bir daha yumurta yer miyim yemeye cesaret edebilir miyim ya da yumurta kırabilir miyim bilmiyorum.
Bildiğim tek şey ne yediğimizi asla bilmediğimiz. Markette organik etiketine güvenip satın aldığımız şeylerin organik hikayesinin ne olduğunu kestirememek…