İki yıldır yanıyor Marmaris… Geçtiğimiz yıl binlerce hektar ormanlık alan içindeki canlarla beraber yandı, kül oldu. Onlar yandıkça bizlerin yüreği kavruldu. Ormanlar bizim yaşam kaynağımız, nefesimiz, geleceğe bırakacağımız umudumuz, milyonlarca canlının yuvası, ekosistemin temel taşı.
Günler önce Marmaris’ten gelen yangın haberiyle bir kez daha yıkıldık. Her yerden bölgeye yardıma takviye yangın araçları, ekipler gönderildi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ de desteğini esirgemeyenler arasındaydı. Milyonlar tek yürek oldu yangına bir damla su dökmenin çabasına girdi. Biran önce yangının sönmesi umuduyla ekipler, gönüllüler canla başla çalıştı. Bunca insan, bunca emek ve çaba yangını söndürmeye yetmedi. Günlerce yangın kontrol altına alınamadı. Önüne ne kattıysa yaktı, kavurdu, kül etti geçti. Yeşilin cenneti Marmaris’ten gelen kap kara kül yığını fotoğraflar ciğerimizi yaktı. O mavi denizle yeşil ağaçların kesiştiği muhteşem güzellikler, maviyle küle döndü.
Bizi bu kadar üzüp ciğerimizi yakan yangının ilk önce havaların ısınmasıyla çıktığını düşündük. Fakat işin aslının öyle olmadığı ortaya çıktı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı açıklama ile ormanın bir şahıs tarafından yakıldığını, şahsın suçunu itiraf ettiğini açıkladı. Çok geçmeden de binlerce hektarlık alanı, o binlerce hektarlık ormanın içinde yaşayan milyonlarca canlıyı yakan cani yakalandı. Ormanı yakan cani, ormanı ailesine kızdığı için yaktığını ve alkollü olduğunu açıkladı. Yangının başladığı yerde boş benzin bidonlarının bulunduğu bilgisi de geldi. Gelen bilgilere göre 4 gün aralıksız devam eden yangın 4 bin 500 hektar alanı küle çevirdi. Yazması da okuması da dile getirmesi de güç…
Yangının kontrol altına alındığını açıklayan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci orman yangınlarının yüzde 88’inin insan kaynaklı çıkarıldığını söyledi. Yani yanan 100 ormandan 88’i doğal nedenlerle değil insan kaynaklı nedenlerden çıkıyor. İyice oturup düşündüğümüzde nasıl vahim bir tablo değil mi? İnsanoğlunun doğaya zararı ne derece büyük ve zalimce… Bir vatandaş olarak çok daha dikkatli ve temkinli davranmamız gerektiğini anlıyorum. Yeşil alanlarda piknik yaptığımızda, ateş bırakmamaya, içtiğimiz sigarayı söndürmeden atmamaya, cam ve benzeri maddeleri ormana atmamaya, başkasının söndürmediği ateşi söndürmeye gayret edelim. Bizden kaynaklı çıkan yangınları önlediğimizde milyonlarca hektar alanı ve bu alanda yaşayan canlıları yanmaktan kurtarmış olacağız. Bu sorumluluk bir başkasının değil. Bizzat bizim boynumuzun borcu.
Ormanı yakan caninin babasının açıklaması ise yanan ormanlar gibi kül ve duman… Acılı baba, ormanların değil de oğlunun yanmasını istiyor. Baba, “Keşke ormanları yakacağına kendisi yansaydı” diyerek yanan alanların sadece orman olmadığını ormandan çok daha fazlası olduğunu ekliyor. Ben bu babanın haline çok üzüldüm. Hani derler ya “ Yüzümü yere eğme” diye. İşte bu evlat babanın yüzünü yere eğmeği çoktan geçmiş. Ormanları oğlunun yaktığını öğrenince acısı kat be kat artmış, hüngür hüngür ağlamış. Baba için de bizler içinde anlatması dile kolay bir durum değil. Umarım bu son olur.